Bakan Uraloğlu: Sendikalar gelişemiyorsa o ülkede demokrasi yok demektir

Demiryolu Emekçileri Sendikasının (Demiryol-İş) 12’nci Olağan Genel Konseyi, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun da iştirakiyle Grand Mercure Ankara Oteli’nde gerçekleştirildi.

Uraloğlu, burada yaptığı konuşmada, sendikaların ülkeye, millete ve insanlara hizmet için kurulduğunu söyledi. 1856 yılında İzmir-Aydın sınırına birinci rayın döşenmesinden bu yana demir yollarının, vatanın son 1,5 asrını aşan sevinçlerini, acılarını, ayrılıklarını ve kavuşmalarını bağrında taşıyan bir bölüm olduğunu vurgulayan Uraloğlu, Demiryol-İş’in de demir yolu emekçilerinin hayatlarında kıymetli bir mihenk taşı olduğunu bildirdi.

Uraloğlu, globalleşme ve dünya çapında artan rekabetin sendikaları hem kendi durumlarını gözden geçirmeye hem de gelecek için stratejiler belirlemeye ittiğine dikkati çekerek, “Klasik fiyat sendikacılığına dayalı sendikacılık anlayışı yerini toplumsal taleplerin ağır olduğu hizmet sendikacılığına bırakmaktadır.” dedi.

Demiryol-İş’in bu dönüşümü gerçekleştirerek büyük muvaffakiyet yakalamış, güçlü bir sendika olduğunu vurgulayan Uraloğlu, şöyle konuştu:

“Bizler hangi misyonda ve makamda olursak olalım verdiğimiz emeğinin karşılığında, meskenine helal rızık götürmek, evlatlarını daha yeterli yetiştirmek ve ailesini refah içinde yaşatmak isteyen insanlarız. Personel olalım, memur olalım, yönetici olalım fark etmez. Hepimiz biriz. Bizler de sizlerin ortasından gelen şahıslarız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki AKP hükümetleri olarak her daim, toplumsal diyalogla personel ve patronlar ortasındaki hak ve hukuku gözetme uğraşında olduklarını sav eden Uraloğlu, “Bir ülkede sendikalar uygun işlemiyor ve gelişemiyorsa o ülkede demokrasi yok demektir.” değerlendirmesinde bulundu.

Resmi sayılara nazaran, Türkiye’de 16,4 milyon kayıtlı emekçinin yalnızca 2,4 milyonu sendikalı, 14 milyonu sendikasız.

Kayıtlı çalışanlarda sendikalaşma oranı yüzde 14,76 fakat kayıtsız çalışanlar dahil edildiğinde bu sayı yaklaşık yüzde 12 düzeyine geriliyor.

Tahminlere nazaran, personellerin yalnızca yaklaşık yüzde 8’i toplu mukavele kapsamında yer alıyor.

DEMİR YOLLARINA YATIRIM

Uraloğlu, demir yollarının inançlı, ucuz ve süratli oluşuyla ulaşımın vazgeçilmez bir kesimi olduğunu lisana getirdi.

Demir yollarının, ekonomik ve toplumsal hayatının ötesinde, tarihi ve stratejik kıymete sahip olduğuna dikkati çeken Uraloğlu, şunları kaydetti:

“Asya ile Avrupa ortasında, Çin’den Londra’ya kadar ulaşan ‘Demir İpek Yolu’nun Orta Koridor’unda yer alan ülkemizin, milletlerarası yük ve yolcu nakliyatında stratejik değeri tartışılmazdır. Bu hakikaten hareketle Sayın Cumhurbaşkanı’mız liderliğinde demir yollarını 2003 yılından itibaren başlattığımız gelişim atılımlarıyla devlet siyaseti olarak ele aldık ve öncelikli kesim olarak belirledik. Asya ve Avrupa ortasında köprü misyonu gören ülkemizin coğrafik pozisyonunun sağladığı fırsatların ekonomik ve ticari avantajlara dönüşebilmesi için demir yollarında yeni bir atılım başlattık. Demir yolu çizgilerimizin limanlara, havaalanlarına, lojistik merkezlere irtibatını sağlayarak demir yollarımızı kombine nakliyata uygun yeni bir anlayışla ele aldık. Projelerimizle yalnızca doğu-batı çizgisinde değil, kuzey-güney kıyılarımız ortasında da demir yolu ulaşımını iktisada katkı sağlar hale getirmeye çalıştık ve bunları planladık.”

Uraloğlu, 2003-2023 yıllarında ülkede demir yollarında önemli yatırımlar, uygunlaştırma, yenileme ve kalkınma atılımlarını hayata geçirdiklerini anlattı.

“Son 21 yılda demir yollarına yaklaşık 880 milyar lira yatırım yaptık.” diyen Uraloğlu, “Ana yurdun demir ağlarla örülmesi” vizyonuna sahip çıktıklarını söyledi.

Uraloğlu, yapılan yatırımlar sayesinde Londra’dan Pekin’e kadar en inançlı, kısa ve ekonomik milletlerarası demir yolu koridorunu oluşturduklarına dikkati çekerek, 2003’te yaklaşık 11 bin kilometre olan demir yolu uzunluğunu da 14 bin kilometreye çıkardıklarını bildirdi. Bu çizgilerin yüzde 60’ını sinyalli, yarısından fazlasını da elektrikli hale getirdiklerini vurgulayan Uraloğlu, ülkeyi yüksek süratli tren işletmeciliğiyle tanıştırdıklarını ve 11 ilin bu ağla birbirine bağlandığını bildirdi.

Bu vilayetlerinin sayısını 52’ye çıkarmayı hedeflediklerini vurgulayan Uraloğlu, bu kapsamda çalışmaların devam ettiğini kaydetti.

Uraloğlu, demir yolu çizgi uzunluğunu 28 bin 590 kilometreye çıkartmayı hedeflediklerini, hala doğu-batı ve kuzey-güney koridorlarının geliştirilmesi kapsamında çalışmaların sürdüğünü belirterek, “Yaklaşık 3 bin 800 kilometrelik demir yolu çizgisinde imal çalışmaları devam ediyor. Yaklaşık 5 bin 800 kilometrelik demir yolu çizgisinde proje hazırlama çalışmaları tamamlanmış olup, yaklaşık 4 bin kilometrelik demir yolu çizgisinde ise proje hazırlama çalışmaları sürmektedir.” sözlerini kullandı.

Ülkede demir yolu ulaşım ağını geliştirirken bir başka maksatlarının de dünyadaki gelişmeleri takip etmek ve yeni teknolojilerle donatılmış yerli demir yolu endüstrisini geliştirmek olduğunu belirten Uraloğlu, son 21 yılda önemli bir ulusal demir yolu sanayisi oluşturulduğunu anlattı. Uraloğlu, Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii AŞ’yi (TÜRASAŞ), Orta Doğu’nun en büyük raylı sistem araç üreticisi haline getirdikleri kaydetti.

Yeni jenerasyon lokomotif, dizel ve elektrikli tren seti ve motoru, yolcu ve yük vagonu, tren denetim idare sistemi üzere ana ve kritik eserlerin ülkede üretildiğine işaret eden Uraloğlu, bu muvaffakiyetlerin kazanılmasında çalışan tüm personellere teşekkür etti.

GÖÇMEN AÇIKLAMASI

Uraloğlu, son devirde Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadaki gelişmelere de değinerek, şunları kaydetti:

“Şöyle bir etrafımıza bakalım. Suriye, Irak, Azerbaycan, Ukrayna, Rusya, buralar hakikaten ateş çemberi oldu. Hatta bunun Balkanlar’a sirayet ettirilmesi ve Türkiye’nin de bu işin içine çekilmesiyle ilgili önemli süreçler yürütülüyor. Cumhurbaşkanı’mızın riyasetinde, liderliğinde çok şükür bu süreci yanlışsız yönettiğimizi düşünüyorum. Ülkemizde çokça tartışılan göçmen siyasetleri, ülkemizde bulunan göçmenler var. Bunlar kimler, bunlar savaştan kaçan, savaştan korkan, çoluk çocuğunu müdafaaya almak isteyen beşerler. Dediğim üzere tartışılan bir mevzudur lakin biz bunlara mesken sahipliği yapıyoruz. Batı’dan gelen olunca çok itiraz etmiyoruz. Ukrayna’dan gelen olunca çok itiraz etmiyoruz lakin Suriye’den gelince biraz itiraz ediyoruz. Söylemek istediğim şu, Allah korusun bizim başımıza bir düşünce gelirse bizim gidebilecek bir ülkemiz var mı? Asla yok lakin bizim gitmek üzere bir niyetimiz de yok çok şükür. Biz sonuna kadar bu ülkedeyiz. Bizim asli vazifemiz gücümüz yettiği kadar bu ülkeye hizmet etmektir.” (AA)