
Siyaset gündemini tam manası ile alabora etti “Man Adası belgeleri”… CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘nun açtığı kutuya R. Erdoğan ile birlikte iktidar sözcüleri canhıraş bir şekilde saldırıyor. Aynı dün adı Zarrab bugün Mehmet Hakan Atilla davasında olanlar gibi… Gerçeklerin ortaya çıkmaması için tartışma belden aşağı hakaretler eşliğinde temel ekseninden kaydırılmaya çalışılıyor. Bir zamanlar Reza Zarrab’ı mahkemeden, yolsuzluk iddialarına muhatap kalan Bakanları Yüce Divan’dan kaçıranlar ısrarla yargı yolunu işaret ediyor!..
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kutuyu Meclis kürsüsünden açtıktan sonra neden önce Savcılığa gitmedi?.. Neden önerge vererek Meclis Araştırması açılmasını istedi CHP?.. İşin garip tarafı, medya haberlerini bile suç duyurusu kabul ederek hareket geçen Cumhuriyet Savcıları bu satırların yazıldığı ana kadar Ana Muhalefet Partisi liderinin açıklamalarından hareket ederek neden bir soruşturma açmadı?..
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ile konuştuğum saatlerde henüz TBMM Genel Kurulu toplanmamıştı. CHP’nin araştırma önergesinin ele alınması bekleniyordu. Ancak, o saate kadar AKP sözcülerinin ifadelerinde, önergenin reddedilip gündeme alınmayacağı havası net bir şekilde kamuoyuna yansıyordu. Tezcan’a lafı eğip bükmeden, “Niye savcılığa gitmediniz?” diye sordum. Cevabı:
“Savcılık meselesi işi küçültmeye dönük bir girişimi bunların. Bir başka tuzak var burada. Çünkü olayı sadece bir suç soruşturması çerçevesine sıkıştırmaya kalkmaya çalışıyorlar. Oysa olayın asıl vahim yanı devleti elinde bulunduran Erdoğan’ın şu anda bütün sistemi kontrol eden Erdoğan’ın yakınlarının bu imkânları kullanarak nasıl bir ciddi para transferine ve nasıl uluslararası anlamda bir off-shore ilişkisinin içine girdiğinin belgeleri var. Bunlar daha önceden yolsuzluk soruşturmalarını bile savcılık vasıtasıyla bir aklama, savcılıkları bunlar aklama aracı haline getirdiler. Bunu bir suç soruşturması meselesine sıkıştırmak işin çıkışında atılacak yanlış adımdır. Ortada suç varsa 24 saatte zaman aşımına uğrayan bir suç yok. Yarın da öbür gün de zaten savcılık devreye girecektir. Biz bunları paylaşacağız kamuoyu ile. Belgeleri paylaşacağız. Önce bir Meclis ile paylaşayım diyoruz, bakalım bugün ne yapacaklar. Meclis’e getirdik. Meclis’te bakalım hangisi sahteymiş hangisi değilmiş bütün belgeleri inceleyelim diyoruz. Eğer bunu kurmazlarsa belgelerin tamamını kamuoyu ile paylaşacağız. Savcılar zaten harekete geçmek zorunda.”
–Ama şu ana kadar harekete geçen bir savcı yok..
“Meseleyi baştan savcılık ayağında boğmalarına fırsat vermek çok doğru olmaz. Çünkü savcılar öyle kalkıp da çok rahat soruşturma yapabilecek durumda değiller. Bu bir. İkincisi, bu özellikle off-shore konusunda arka planında bunun suç olup olmadığı başka bir tartışma. Biz meseleyi suç tartışması üzerinden yürütmeyi doğru bulmuyoruz. Suç varsa soruşturma yapılacak ama bir cumhurbaşkanının yakın akrabaları bir sterlinlik bir şirket üzerinden 15 milyon dolarlık para ticaretini yapamaz. Yapıyorsa açıklamak zorunda. Önce bir açıklamaya davet etmek zorundayız. Kamuoyu bilsin. Kamuoyu tartışsın. Asıl olan halkın vicdanında bunun tartışılmasını sağlamak. Öteki sadece bir husumet algısı yaratıyor savcılık meselesi üzerinden gitmek. Yoksa savcılığa yarın veririz öbür gün veririz. Dosyalar tartışılmaya başlansın, bir konuşulsun bakalım. Dün mesela çıktı Erdoğan, ‘hisse satışı’ dedi. Bir bakalım göstersinler hangi hisseyi nasıl satmışlar. Savcılık aşaması birçok şeyin tartışılmasını da önleyebilir. ‘Soruşturma var yayın yasağı var‘ derse ne yapacaksınız? Onun için öfkeyle hareket etmeden sükûnetle hareket etmek daha doğru.”
Ahmet Takan’ın yazısının tamamı
Jurnalci.com