Bizler Ölümün Evlatlarıyız
“Acıların çoğu, beklentilerin fazlalığındandır.”
İbni Hazm
İşleri yaratanın da yüklenenin de kendimiz olduğunu gayet iyi anlayıp onlarla uğraşmaktan ve onlar tarafından alıkonmaktan kurtulacağımız zamanın bir gün geleceği umuduyla durmadan çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkie göz dikmek, işleri yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu… İşte size hayatımızın özeti…
İşyerinde klavye tıkırdatarak geçirdiğim saatlerde o dalgın, soyutlanmış halimi düşünüyorum. Herkes gibi “bağlıyım”, peki ama neye? Saniyede bir değişen enformasyonun; imaj, sayı, tablo, grafik selinin aktığı ekrana bağlıyım. Mesai sonrası metroya ya da otobüse koşturuyorum, biner binmez bakışlarım telefon ekranına mıhlanıyor, parmaklarım hızlıca ekranı kaydırıyorlar; ekranda mesajlar, görüntüler durmadan akıyor yani aslında hep hıza bağlıyım. Ve daha günü görmeden akşam oluyor. Evi girer girmez elim televizyon kumandasına uzanıyor, yeni bir ekran daha peydahlanıyor önümde. Hiçbir şeyi elimde tutamıyorum, her şey bu ekranlar gibi elimden kayıp gidiyor; biliyorum, benim gibi ekenler bir şey biçemezler de…
Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya “olmak”? Bunu sonraya bırakıyorum çünkü hep daha önemlisi, daha acili, daha öncelikli olanı var önümde. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirecek biliyorum. Bitmeyen karanlık bir tünel bu. Ve buna hayatım diyorum. Bu tüneli pahalı akşam yemekleri, eğlenceli gece hayatı, ateş pahası tatiller, şık giysilerle aydınlatmaya çalışmanın sonuysa hüsran.
(Fotoğraf: Dr. Altar Kaplan)
Hâlbuki yalnızca beni soğuktan koruyacak bir çatıya, sadece iki sandalyeye (birincisi oturmak, ikincisi arkadaşlık için), bir yatağa ve üstüme sereceğim sağlam bir battaniyeye sahip olmak yetmez miydi? Daha fazlasını nafile olanı, özünde lüks olanı kazanmak için çabalamak ömür törpüsü değil mi? Endişeli bir şekilde hep tetikte olmanın ve hiçbir şeyi oluruna bırakmamaya çalışmanın bedeli ne? Gökyüzünün rengini, güneşin bir sabahyıldızı olduğunu unutmak olabilir mi acaba…
Kimseye temas etmeden hangi boyutta, birbirinin aynı hangi mekânda, yağmurmuş güneşmiş hiçbir şeyin fark etmediği hangi zaman diliminde yaşıyorum? Yollar ve patikalarla bağı kopmuş hayatım, insanlık durumunun neresinde kim bilir?
İsterseniz melankoliyi derinleştirmeden, Thoreau’nun bir mektubunda, kendiniz için saptadığınız herhangi bir eylemi tartabilmek için şu soruyu sormanızı tembihler: “Bunu benim yerime başkası da yapabilir mi, onun için ben değil bir başkası da olabilir mi? Cevabınız evetse, o eylemi de o insanı da derhal bırakın,” sözünü aktarıp kişisel olandan kitabi olana geçeyim…
Hint medeniyetini araştıran en önemli yazarlardan biri olan Heinrich Zimmer, Hindu felsefesinde yaşamın yolculuğunu dört evrede açıklar. İlki çıraklık, öğrencilik, müritlik aşamasıdır. Yani yaşamın sabahında esasen efendinin buyruklarına itaat edilir, verdiği dersler dinlenir, eleştirilere boyun eğilir ve ilkelere ayak uydurulur. Almak, kabul etmek gerekir. İkinci aşamada, yaşamının öğleninde artık yetişkinliğe ulaşan adam evlenir, ailesinin sorumluluğunu üstlenerek evinin efendisi olur: Servetini elinden geldiğince idare eder, din adamlarının geçimine yardım eder, toplumsal zorlamalara boyun eğdiği gibi bu zorlamaları başkalarına da dayatır. Ona toplum ve aile içinde bir rol biçen toplumsal maskeleri takmayı kabul eder. Ardından, yaşamının öğle sonrasında çocuklar nöbeti devralmaya hazır hale geldiklerinde adam toplumsal görevleri, ailevi sorumlulukları, ekonomik endişeleri tümden reddedip keşiş hayatına geçebilir.
Bu aşama “ormana çekilme”dir; zamanın başlangıcından beri içimizde değişmeden ikamet eden ve uyandırılmayı bekleyen şeyle, maskeleri, işlevleri, kimlikleri, tarihleri aşan ebedi Benlik’le içe dönme ve tefekkür yoluyla ilişki kurulur. Yaşamımızın sonsuz ve görkemli olması gereken yaz gecesinde, keşişin yerini seyyah alır nihayet: Bundan böyle yaşam, bir o yöne bir bu yöne yapılan sonsuz yürüyüşün, isimsiz Benlik’le Dünya’nın her yerde atan kalbi arasındaki ahengi resmettiği gezginliğe (göçebe dilencilik aşamasına) adanır. Bilge her şeyi reddeder.
Tüm zincirlerden tamamen kurtularak ulaşılan, özgürlüğün en yüksek mertebesidir bu. Artık ne kendine ne de dünyaya bulaşır bilge. Geçmişe ve geleceğe aynı ölçüde kayıtsız kalarak, bir arada var olmanın ebedi şimdiliği olur sadece…
İşte tüm bu Hindu felsefesine noktayı ise o coğrafyanın çok uzağından, Endülüs’ten İbni Hazm “bizler ölümün evlatlarıyız,” diyerek nokta koyarken, “Acıların çoğu, beklentilerin fazlalığındandır,” diyerek de bu felsefeyi şerh eder. Bu bağlantılara şöyle bir dipnot koyarak, tekrar melankoliye dönmeden yazıyı bitirmek sanırım uygun olacaktır.
Gilles Deleuze, 1995’teki intiharından önce “Tükenme” başlıklı bir makale yazar; Bir bakıma hayatının son günlerindeki biyografisi:
“Yıpranmak, yorulmaktan daha fazlasıdır. Yorgun bir insan sadece gerçekleştirmeyi tüketmiştir, bitkin bir insan ise mümkün olan her şeyi tüketmiştir. Yorgun biri artık araştırmacı olamaz… Tükenmişlikte amaç artık dışarı çıkmak ya da evde kalmak değildir, günler ve geceler artık işe yaramaz hale gelir. Bir şeyi başarsak bile artık tatmin olmuyoruz. Elbette pasif de değiliz; aktif kalıyoruz ama boşuna…”
Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.
- Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
- Kan dolaşımını hızlandırır,
- Kronik yorgunluğu azaltır,
- Bağışıklık sistemini güçlendirir,
- Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
- Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
- Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
- Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
- Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.
Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER
- SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
- 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
- SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
- Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
- Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
- DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
- 05523307100-05325466184
- www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
- www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
- www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,