“Çok ağır bir tablo yaşıyoruz”

Ülkede tutuklamaların erken infaza, gözaltıların gözdağına dönüştüğünü belirten Erinç Sağkan, “Siyasi hareket ve siyasi şahıslarla ilgili yargılamalarda siyasi baskı var. AİHM kararları uygulanmıyor, hakim ve savcı korkuyor” dedi.

2022-2023 İsimli Yılı açılış merasimi Yargıtay’ın konut sahipliğinde yeni binasında yapıldı. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Lideri Avukat Erinç Sağkan merasimde yaptığı konuşmada yargının içerisinde bulunduğu problemlerin yanı sıra avukatların yaşadığı problemleri aktardı. Merasimde yapılan bütün konuşmalar televizyondan canlı yayımlanmasına karşın, Sağkan’ın konuşmasına yer verilmedi. Yani sansürlendi. Konuşması sansürlenen TBB Lideri Erinç Sağkan, “Son bir yıl içerisinde hukukun üstünlüğünden uygunca uzaklaşıldığı ve maalesef ki Türkiye’de hukuka olan itimadın, tarihin en düşük düzeyine geldiği bir isimli yıl geçirdik” dedi. Nedenini sorduğumda şunları söyledi:

HUKUKA İNANÇ TARİHİN EN DÜŞÜK DÜZEYİNDE: 167 bin 59 avukatın çatı örgütü TBB’nin Lideri Avukat Erinç Sağkan, “Türkiye’deki en değerli başlık yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanmasıdır” dedi.

SONUÇLARI BERBAT OLACAK

■ Örneğin kimi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)  kararlarının tanınmaması  ve uygulanmaması sebebiyle AİHM ve Bakanlar Komitesi tarihinde Azerbaycan’dan sonra ikinci defa Türkiye hakkında ihlal prosedürü başlattı . 11 Temmuz’da verdiği kararla da mahkemenin kararının uygulanmadığına kesin olarak hükmetti. Artık bu bir yargı problemidir. Zira siyasetçilerin bunu tartışmasının dışında AİHM  kararını  uygulamayan mahallî mahkemeye  baktığımızda bu bir yargı sorunudur her şeyden evvel. Zira uygulamayan merci bir mahkeme. Haliyle bu çok ağır bir tablodur ve bunun sonuçlarının da ülkemiz açısından çok çok ağır olabileceği bir takvimsel sürecin de başladığını biliyoruz.

YENİ BİR SÜREÇ BAŞLADI

■ İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede, Anayasamıza alışılmamış olarak çıkıldı. Bu tıpkı vakitte bayana dönük şiddetle uğraştan uzaklaşıldığını ortaya koydu. Anayasa’nın açık kararlarına uyulmayarak buna Danıştay’ın da ‘dur’ dememesiyle yeni bir sürecin başladığını görüyoruz. Bu yarın  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) de bir gecede çıkılabileceğinin ve yargının da buna ‘dur’ demeyeceğinin makûs bir  örneğidir.

GÖZALTILAR GÖZDAĞI

■ Tutuklamaların cezaya ve erken infaza, gözaltılar gözdağına dönüşüyor. Tabir hürriyetinin yargı eli kullanılarak kısıtlandığı bir süreci yaşıyoruz. Hak ihlallerine, özgürlüklerin ihlaline ‘dur’ demesi gereken yargı, ülkemizde hak ihlallerinin yaratılmasında araç haline getirildi. O yüzden, Türkiye’de hukuk sistemi çok kara bir tablo halindedir. Bu kara tablonun örneklerle gölgesinde yeni isimli yıla girdik.

■ Sedat Peker’in açıklamalarıyla ilgili olarak,  ben Ankara Barosu Lideriyken, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbar niteliğinde müracaat yaptım. Üzerinden bir yıldan fazla mühlet geçmesine karşın hala tarafımıza verilen bir bilgi yok. Yani nasıl bir süreç yürütüldü, ne yapıldı, ne araştırıldı, ne toplandı, hiçbir bilgi alamıyoruz. Haliyle bu durumun temeli yargıya duyulan güvensizliğin bir basamağı.

Yargıya en büyük ziyanı kendi mensubu veriyor

Erinç Sağkan, siyasi hareket ve siyasi bireylerle ilgili yargılamalarda ‘siyasi baskı’ bulunduğunu belirtti. Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan birinci derece mahkemesinin yargıcının bakan yardımcısı yapılarak taltif edildiğini kaydeden Sağkan, kelamlarını şöyle sürdürdü: “Yargıya ziyanı en başta kendi mensubu veriyor. Bir Cumhuriyet savcısı çok fazla konuşulur durumda. 2018’de mesleğe başladığı söylenen, deneyimi şimdi kâfi olmayan bir savcının-hukukun üstünlüğünü bir kenara bıraktık- mevcut yasal düzenlemelerin büsbütün dışında uygulamalar yaptığını, tutuklamaya sevk ettiğini görüyoruz. Bunu düzeltmeye kalkan hakimin -tutuklama sebeplerinin olmadığını açıkça kararında yazdığı halde- kendini isimli denetim kararlarını uygulamak zorunda hissetmesi aslında o mahkemenin de baskı altında olduğunu gösteriyor. Zira bir hukukçu olarak o kararı okuduğumuzda kişinin kaçma, kanıtları karartma kuşkusu bulunmadığı açıkça belirtildikten sonra bir evrakta isimli denetim uygulayamazsınız lakin baskı o kadar ağır hissediliyor ki mahkeme heyeti tutuklama kararını kaldırırken kendini bir halde muhafaza altına almak için mesken hapsiyle bunu dengelemek üzere bence çok büyük bir yanılgıya imza atıyor.”

Savcılar endişe yaşıyor

Hakimlik teminatı sağlanamadığı surece de tam manasıyla bağımsız bir yargı sisteminden bahsetmenin mümkün olamayacağını kaydeden TBB Lideri, “Cumhuriyet savcılarının şu anda yaşadığı temel korku, bir sabah kalktıklarında mesleklerinin ellerinden alındığı üzere bir güne uyanmak. Bu çok ağır bir korkudur” dedi.

Yayınlanma süreci Cumhurbaşkanlığı kontrolünde geçti

Yargıtay’ın konut sahipliğinde yapılan isimli yıl açılış merasiminin görüntü kayda alınması ve yayınlanma sürecinin Cumhurbaşkanlığının nezaret ve kontrolünde geçtiğini, mevzunun Yargıtay’la hiçbir biçimde bir ilgisi bulunmadığını anlatan TBB Lideri Erinç Sağkan yaşanan sansürü söyleyen anlattı:

DURUMUMUZUN İLANI OLDU

“Bu bahisteki tüm yayın ve kayıt süreçleri Cumhurbaşkanlığı tarafından yapıldı. Bize daha öncesinde sinyal bilgilerinin verileceği söylenmişti lakin ısrarla istememize karşın tarafımıza ulaştırılmadı. Tıpkı vakitte bulunduğumuz ortamda hiçbir halde internet ve telefon çizgileri çekmediği için oradan bir yayın yapma bahtımız da olmadı. Her türlü kamera girişi de yasaktı. Yaptığım konuşmada Türkiye’nin içerisinde bulunduğu yargı meselelerinin bu günden başlamadığını, çok geçmişten beri geldiğini fakat çözülmesine dönük somut  siyasetlerin geliştirilmediğini  tabir ettim.  Bir ideolojiyi, bir devri maksat almadım. Bizim bugün söz hürriyeti, adil yargılanma hürriyeti, basın özgürlüğü üzere eleştirdiğimiz mevzularda ne durumda olduğumuzun 1 Eylül’de de ilanı üzere üzücü bir durum oldu diyebilirim.”