Yazarlar

Doğan Özdemir ASELSAN Cinayetleri

Paylaş:

ASELSAN Cinayetleri

Kitabın Yazarı: Melik Duvaklı

(Profil Kitap, 6. Baskı-Mart 2018, 221 sayfa)

Uzun zamandır aldığım ve okumayı düşündüğüm bu kitap hakkında itiraf edeyim ki önyargılıyım! Yazarının “Zaman” ve “Türkiye” Gazetelerinde yazmakta oluşu, referansının yayınevi yönetiminden Cem Küçük oluşu daha okumadan bana itici geldi. Ama önemli olan içeriğidir diyerek kafamı çok meşgul eden bu cinayetleri her bakış açısından öğrenmek istediğimden sabırla okudum. Yazar olayları belli bir bakış açısından servis ediyor; bu nedenle size de durumu aktarmak istedim; bilgilerinize!

Askeri Elektronik Sanayi” ASELSAN 1975 yılında TSK’nin haberleşme cihaz gereksinimlerini karşılamak için kurulmuştu. 1979 yılında Ankara-Macunköy’de üretime geçen kurum 1980 yılında ilk sırt ve tank telsizini üreterek işe başlamıştı. 1974 Kıbrıs Barış harekâtından bir yıl sonra kurulmasında harekât sırasında kendi zırhlı gemimiz olan Kocatepe kendi uçaklarımıza vurdurulmuş, toplamda 56 şehit vermiştik! O zaman asıl önemli olanın silaha değil, onu kullanabilecek yazılım teknolojilerine gereksinme olduğu net olarak bir kez daha anlaşılacaktı. Ülke olarak bu konuda gerçek anlamıyla “Milli” bir duruş sergilemek istedikçe elbette buna başta silah üreten ülkeler şiddetle karşı çıkacaklardı! Bu, gerektiğinde mafya yöntemleriyle, gerektiğinde diplomatik yöntemlerle yapılacaktı. Çünkü silah tek kalemde en büyük para kazandıran araçtı; ortak kabul edilemezdi!

Kitapta romansı bir hava ile ASELSAN’da çalışmakta olan çok üst düzey süper beyinlerimizin son derece gizli görevlerde çalışıyor olmaları ve ülkemiz adına silahlar ve onlara ait teknolojileri yapabilecek düzeye erişmeleri sonucu bunların birer “canlı hedef” haline getirilmesi, acımasızca “kaza” süsü ya da “intihar” şeklinde nasıl yok edildikleri anlatılıyor. Bunlardan F-16 uçaklarının yazılımı ve milli tank projesinde çalışan mühendis Hüseyin Başbilen’in kaybolup 5 gün sonra 5 Ağustos 2006’da aracında boğazı ve bileği kesik halde bulunmasının intihar gibi gösterildiğini okuyoruz. Peşinden mühendis Ensem Ünal’ın 17 Ocak 2007’de kafasına isabet eden tek kurşunla, 26 Ocakta ise bu kez mühendis Evrim Yançeken’in oturduğu binanın 6. Katından düşerek öldüğünü öğreniyoruz. Yine kripto uzmanları Ercan Kuruoğlu ve Mustafa Aktekin ve Yüzbaşı Yücel Kanter’in cihaz denemesi için yola çıktıklarında şüpheli bir kazada can verdiklerini görüyoruz.

Bunlar birer paragrafı bile bulmayan kısa açıklamalar; arkasındaki gizleri bulmayı beklerken olayın siyasi olarak farklı yönlere doğru kaydığını hissetmeye başlıyorsunuz! Örneğin; 5 Kasım 1997’de TSK’nin bir tatbikatında seyirciler arasında bulunan KKK Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun omzunu sıyırıp geçen bir kurşunun hemen arka sırada oturan P. Alb. Vural Berkay’ı kalbinden vurarak öldürmesinin, 28 Şubat 1997’de adı ön çıkan Çevik Bir Paşa ile bağlanmaya çalışıldığını; ifadeyi Savcı Zekeriya Öz’ün almış olduğunu görünce biraz daha dikkat kesiliyorsunuz. Kaynak olarak “Taraf” şeysinin yazarının gösterildiği bir yazı ile ve yine Savcı Zekeriya Öz’e yapılan bir ihbarla Çevik Bir’in “Savunma Sanayisini bitirdiğini” okuyunca bir duraklıyor, tekrar düşünüyorsunuz!

Ülkemizde savunma sanayinin temellerinin 1925’lerde atıldığını, o zamanlar uçak üretip satabildiğimizi; ancak 1940’lı yıllardan sonra ve özellikle de NATO’ya girince ABD tarafından yapılan karşılıksız yardımlar, hibeler ve anlaşmalarla bizim üretim yapmamızın önünün nasıl kesildiği anımsatılıyor. Artık üretim tesislerimiz birer yük gibi kabullenilip çürümeye bırakılıyor! Hele ABD’nin şiddetle karşı çıktığı Kıbrıs Harekâtında sonra uyguladığı “Ambargo” dostu-düşmanı gösteriyordu. İşte bundan sonra kurulan ASELSAN elbette rahat bırakılamazdı! 1983’te Özal’ın başa geçmesiyle bu milli kuruluşlarımız hızla özelleşmeye başlayacaktı! Kimine göre başarı sayılan bu eylem, aslında işin milliliğini nasıl yok ettiği zamanla daha iyi anlaşılacaktı. Burada ilginç olarak yazarın atıfta bulunduğu kaynağın Aksiyon dergisi olması yine düşündürücü! Hele şu paragraftaki “Askeri vesayet” sözü size yabancı geliyor mu?

Türkiye’nin hem iç hem de dış siyasetinin şekillenmesinde önemli rolü olan PKK’nın 1984’te silaha sarılması, darbeden sonra aşağı doğru bir seyir göstermeye başlayan askeri vesayetin günün birinde tekrar yukarı doğru ivme kazanacağının en güçlü emaresiydi.”

Ölümler bitmek bilmiyor; TBMM’de verilen bir soru önergesine konu olan ve Bakanın resmi yanıtına göre bu kez de HAVELSAN ve TAİ’ de görevli Arif Ayık, İsmail Özgür Atalık iş kazalarında, Şener Koltuk ve Ethem Oktay kalp krizi sonucu 8 ay içinde peş peşe vefat edeceklerdi.

Bu arada meşhur Ergenekon davaları da sonuçlanmaya başlamıştı. Bu kitabın konusunu ilgilendiren “Fuhuş” ve “Askeri Casusluk” davalarındaki 56 sanık beraat edecekti. O günlerde sıkça duyduğumuz zihin kontrol uzmanı Ümit Sayın İÜ Adli Tıp Kurumu’nda görevlidir! Bu kişiye ve görüşlerine kitapta epeyce yer verilmiştir. Sonra aynı kişinin Ergenekon Davalarında “Gizli Tanık” olduğu da yazılıyor!

Bir başka ölüm de İHA üreten RTE’nin dostu olan Özdemir Bayraktar’ın yeğeni Mehmet Mert Bayraktar’ın şüpheli bir şekilde evinde boğazı kesilmiş olarak bulunmasıyla ortaya çıkacaktı. Yine TAİ’ de çalışan Duran Kumtepe’nin 2012’deki şüpheli intihar sonucu ve 2007 yılında içinde çok önemli bir Nükleer Projede çalışan 6 bilim insanı İstanbul-Isparta seferi sırasında düşen uçakta ölmüşlerdi. Prof Engin Arık, A.Gör. Özgen Berkol Doğan, Y.L. Öğr. Engin Abat, Prof. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve A.Gör. Mustafa Fidan bir görev için aynı uçaktaydılar. Son şüpheli ölüm ise 26 Ocak 2013’te ASELSAN Mühendisi Hakan Öksüz’ün aracıyla bariyere çarpıp ölmesiydi.

Ülkelerin kendi milli silah teknolojilerini üretme yeteneği bağımsızlıklarıyla doğrudan ilgilidir. Satın alınan yabancı silah, tank, uçak ya da füzelerin kumanda düğmesi sizde olsa da onları yönlendirecek yazılımlar sizin değilse asla onlara hükmedemezsiniz! Yazılım içine konabilecek bir virüs programı ile o malzemeyi size satan ülke gerektiğinde onu size kullandırmaz, hatta kendinize karşı yönlendirebilir! Bu durumu Irak yaşamış, hiçbir uçağını ve füzesini ABD’ye karşı kullanamamış, tamamı imha edilmiştir. Bu nedenle şüpheli şekilde ölen mühendislerin şifre kırmakta uzman oluşları, yerli yazılımlar yapıyor olmaları onları bu silahlar üreten ve bize satan ülkelerin hedefi haline getirmiş olabilir. Bu durumda da bizim onları koruyamamış olmamız ayrı bir sorudur. Ya da bu kişilerin en son olasılıkla “Casus” olarak bu yazılımları başka ülkelere pazarlamak için birileriyle işbirliği yaptıkları ve bu nedenle “susturuldukları!” düşünülebilir.

Bunları çözmek ise devlete kalıyor! Bilgilerimizi tazelemek adına bu olayları siyaseten bir tarafa yıkma gayretlerini görmezden gelerek okumamız gereken bir kitaptır.

İyi okumalar dileği ile. (2.9.2020)

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu