Yazarlar

DOĞAN ÖZDEMİR – Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Paylaş:

Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Kitabın Yazarı: Grigory Petrov

Çeviren: Aylin Yıldız

(Panama yayınları, 149 Sayfa)

Dış kapağında “Atatürk’ün Askeri Okullarda Okutulmasını Emrettiği Kitap” olarak tanıtılan bu kitap, İsveç ve sonrasında Rusya tarafından işgale uğramış küçücük bir ülkenin halkının yaşamakta oldukları yoksulluk ve geri kalmışlıktan bir avuç aydın gayretiyle nasıl düzlüğe çıkabildiğini anlatıyor.

Tarih, halk yığınlarının bir hayvan sürüsü biçiminden ya da bir karınca yuvası şeklinden çıkarılarak, akılcı ve neşeli bir yaşam üreten milyonlarca sanatçı ve üreticiye dönüştürmenin çözümlerini, devlet hayatının nasıl güçlendirileceğini, toplumun nasıl eğitileceğini gösteren bilimdir.”

Finlandiya halkı kendilerine ”Suomi” derler ve ülkelerine de “Bataklık Arazi” anlamına gelen Suomi derler. Dağlık, yüksek dağlar arasında bataklıkların bolca olduğu tarıma çok elverişli olmayan arazilere sahip ve nüfusu da 2 milyon kadar olan Rusya’nın en kuzeyinde ince uzun bir devlettir. Fin milleti için iki şey önemlidir. İlki; Rus ihtilalına kadar Finlerin bağımsız bir yaşamı olmaması, diğeri de halkın başına güç olacak ve onlara önderlik edebilecek büyük adamların yetişmemiş olmasıdır.

Rusya ile yapılan anlaşmadan sonra Finlandiya’da kültürel gelişim için çaba sarf edenlerin sayısı çok azdır. Ülkede aydın sayılabilecek öğretmen, din adamı ve gençlerin sayısı parmakla gösterecek kadardı.

Kitap, Snelman adında döneminin büyük bir bilim adamı, derin bir filozofu ve ünlü bir politikacısı olan bir öncünün çabaları ile aydınlığa ilk adımlarını atmasını anlatır. Burada ondan bir örnek olarak; köylüsünden askerine, sporcusundan öğretmenine, anne-babalardan siyasetçisine kadar her sınıftan halkı nasıl etkileyip bataklıklardan beyaz zambak tarlalarına ulaştırdığının alıntılarını vereyim:

Snelman ve arkadaşları, halk öğretmenleri sıfatıyla sürekli hizmet ederek “Bataklık Ülkesi”ni “Beyaz Zambaklar Ülkesi”ne dönüştürmeyi başarmışlardır.”

Ne zaman bizim küçük milletimiz, büyük komşularından daha yüksek bir uygarlığa sahip olursa, ancak o zaman tehlike savuşturulmuş olur.”

Asla unutmayınız ki biz, milleti uyandırmak için çıktığımız yolun henüz başındayız. Bizler yeni eğitim ordusunun öncüleriyiz. Cehaletle mücadele ederken tüm zorluklara göğüs germeliyiz. Belki ilk başta bizi anlamayacaklar. Ama fedakârlıklar yapmalıyız. Belki içimizden kurbanlar vereceğiz. Bu zorunludur, kaçınılmazdır.”

Biz, kışlayı bir halk okuluna dönüştüreceğiz. Hatta bir üniversite haline getireceğiz. Öyle ki her bir asker, kışlada yaşadığı günleri yaşamı boyunca sevgi ve övgüyle ansın, kışladan öğrendiklerini hayatında başarıyla uygulayarak gurur duysun.”

Anne-babaların çocuklarının beyinlerini ve kalplerini işlemeden onları kendi haline bırakması akla ve vicdana uygun değildir. Hatta böyle bir ihmal, ahlaksızlıktır, cinayettir.”

Bu işe kendini adamış konuşmacıları ve öğretmenleri seçerek ülkenin her tarafına gönderiyorlardı. Böylece özel bir Halk Üniversitesi kurulmuştu ve bu üniversitenin profesörleri de iyi birer konuşmacı olan gezgin gençlerdi.

Birçok öğretmen, hâkim, avukat, memur ve doktor, akşamları kulüp ve lokallerde oturup kumar oynamaktan ve sürekli bira içmekten vazgeçtiler. Tekrar kitap okumaya, mesleklerinde araştırmalar yapmaya başladılar. Halkı aydınlatabilmek için önce aydınlanmış olmanın gereğini kavradılar. Artık her yerde bilgili konuşmacılar ve konferans verenler görülmeye başladı.”

Ülkemizde aydınlanmanın beşiği olan Köy Enstitülerini de anımsatan bu kitapta, doğru zamanda, doğru kişilerin öne çıkmasıyla her şeyin iyiye dönüştürülebileceğini okuyoruz. Önemli olan öne düşenlerin hedeflerinin net ve yılmadan, yorulmadan ve asla vazgeçmeden inandıkları doğruları halka anlatmaktır. Onlara başka bir yol daha olabildiğini gösterebilmektir. Bu inancı kaybetmeyenler hep başarılı olmuşlardır.

İyi okumalar dileği ile. (04.12.2019)

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu