Yazarlar

Doğan Özdemir – Corona Günlükleri-43

Paylaş:

 

Corona Günlükleri-43

Eğitim çökerken

Corona salgını aslında birçok olayın da mihenk taşı oldu; elbette düşünüp görebilene… Üzerine söz söylenemeyen, herkeslerin kıskandığı, hikmetinden sual olunmaz yöneticilerimiz gerçek yüzleriyle ortaya çıkıverdi! Ne kadar beceriksiz oldukları göründü. Hedef belli olunca ve yapılmak istenenler fark edilince şimdi yaşadıklarımıza şaşırmak da yersiz oluyor. Hedef düzeni değiştirmekti; değişti! Demokrasi istenilen durakta inilecek bir tramvaydı, son durağa varmadan inildi. Şimdi yerine başka bir isim konuldu.

Hedef yandaş kitle yaratmaktı, yaratıldı. Vatandaşlar “Bizden olanlar ve Diğerleri” diye bölününce, diğerleri sürekli en ağır sözlerle teröristlikten vatan hainliğine kadar suçlanınca, bunu söyleyenler ödüllendirilirken itiraz eden ve karşı söz söyleyenler hapislere tıkılınca bölünme pekişti. Yandaş olmanın avantajları öncelikle buradan başlatılıp her türlü maddi ve manevi yarar onların ayaklarına serildi.

Hedef zenginleşmekti, başarıldı. Suyun başını tutabilenler, parmağında bir yüzüğünden, ayağında yırtık ayakkabısından başka gelirleri olmayanlar “Harun gibi gelip Karun gibi” zenginleştiler. Para muslukları koskoca ülkede iki elin parmağını geçmeyen sayılı üstlenicilerle “akrabayı taallukat” arasında paylaştırıldı. Yerden biten otlardan bile daha hızla beş parasızlardan milyar kere milyarderler yaratıldı. Bu çark işletilirken suya düşen taşın oluşturduğu halkalar gibi kazancından çevresindekilere sürekli pay aktarılarak yandaşlar oyuna dâhil edildi. Para verildi, iş verildi, çeşitli isimlerle aylıklar bağlandı, makarna verildi, kömür verildi, avanta ihaleler verildi, devletin kurumları yok pahasına verildi, makam verildi, mevki verildi… Hep verildi ki, yandaşlar artık bu suça ortak edildi. Bunlar verilirken iki şey kulaklarına ve teslim alınmış beyinlerine sokuldu: Öncelikle bunu sana ben veriyorum; bunun için ne dersem yapacaksın! Sonra eğer ben buradan düşersem gelecek olan ötekiler sana verdiklerimi faiziyle geri alır, seni perişan ederler; ona göre çalışacaksın! Sonuç ve görüntü ortada!

Eğitim vazgeçilemez ana hedefti; her fırsatta temelinden bir ya da gücü yettiği kadar fazla taşları söke söke eğitim ayaküzeri duramaz hale getirildi. Yerine ana hedefinden sapmış, adından başka milliliği kalmamış, çağdaşlık ve bilim yerine dinci bir yapılanma sokulmuş oldu. Fen ve Anadolu Liseleri kapatılarak yerine İmam Hatiplerin açılması işaret fişekleriydi. Çocuklara çocuklukları bile yaşatılmadı; çocuklar kızlar-erkekler diye ayrıldı, aynı sırada oturtulmadı, aynı merdivenden bile çıkartılmadı!

Şimdi Corona virüsü bizim içimizdeki korku virüsünü de canlandırdı. Her şeyden korkutulduk, düşünemez, konuşamaz, yazamaz hale getirildik; tam da istendiği gibi… Ama göz göre göre çocuklarımız, yepyeni bir kuşak daha yok edilmek üzere! Çünkü Corona bahanesiyle okullar açılmıyor! Aynı Corona salgınında alınamayan önlemler gibi, bir gün kısıtlarken öteki gün serbest bırakarak; bilimle dalga geçerek, insan canını kazanılacak paradan değersiz görerek mantıklı ve sağlıklı önlemler alınmadı. Tüm yurtta 15-20 gün uygulanacak ciddi bir karantinayla tüm olumsuzluklar en hafif şekliyle atlatılabilecekken şimdi gırtlağımıza kadar batmış durumdayız! Bu durum okullarımızın açılmasında da yaşanıyor. Neden zamanında ve yeterli önlemler alınmadı? Öğrenci sayısı, öğretmen sayısı, sınıf, alet-edevat sayısı belliydi. Ne belli değildi? Niyet belli değildi! Okuyanlardan, hele üniversite okuyacaklardan şiddetle korkan rektörlerimiz, “kız kısmının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksiniz” diyen, kızların okutulmasını istemediklerinden sürekli sistemle oynayan siyasilerimiz sayesinde okulları aç-a-madılar. Açtılar, kapattılar! Açtılar, sınıflara sığdıramadılar. Evde eğitim dediler, internet çökünce dalga geçer gibi talep çok dediler!

Öyle bir duruma sokulduk ki “Ölümü gösterip sıtmaya razı” ediliyoruz! Salgın hastalık varken “bilime ve kurallarına uymadan okulları açmayın” demek zorunda kalınca eğitime düşman görünüyoruz! Bu koşullarda “açın” desek bu kez de salgının hızla bulaşmasını istemekten vatan hainliği ile suçlanıyoruz! Sanki birileri böyle olmasını istiyor gibi…

Tüm bilgi ve belgeler sizin elinizde değil mi? Salgın nedeniyle bir sınıfta en fazla kaç öğrenci olacağını, kaç öğretmen gerekeceğini hesap edemiyor musunuz? Bal gibi bilirsiniz! Ama ek derslikler kurmak ve yıllardır atama bekleyen öğretmenleri işe almak işinize gelmez; çünkü bütçeyi bitirdiniz! Para; gereksiz, halkın sırtına kambur olacak, yıllarca da bedel ödeyeceği tamamı yandaş şirketlere aktarıldı! Geçilmeyen yollar-köprüler-tüneller, uçulmayan hava alanları, yatılmayan hastaneler para yutan canavarlar oldu…

İşte bu nedenle asıl işe; eğitime-sağlığa bütçe kalmadı! Şimdi elde harika bahane de var; Coronavirüs salgını! Sinekten yağ çıkarmada üstünüze yok; ama bu salgın halk için tam bir mihenk taşı oldu. Şimdi kimin gerçek, kimin sahte olduğunu artık çok kolay görebiliyor! Bu da birilerini acayip ürkütüyor!

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu