Doğan Özdemir -İslam’ın Kozmik Odası
İslam’ın Kozmik Odası
Kitabın Yazarı: Nazif AY
(Tekin Yayınevi, 2. Baskı-Mart 2020, 239 Sayfa)
İstanbul gurbetinin varoşlarında yaklaşık aynı zamanlarda yaşadığım, henüz yüz yüze gelememişsek de tanıştığımız hemşerim Nazif Ay’ın kitaplarının sürekli okuruyum. Bu kitabını da hemen aldım; ancak okuyabildim. Bir “Yaşamöyküsü” şeklinde yazılan kitapta her babayiğidin cesaret edemeyeceği kadar ciddi, önemli ve tehlikeli bir konuda başından geçenleri, kendindeki değişimin alt yapısını, nedenlerini, şu anda kendi kendini sorgulamasını, doğru-yanlış terazisinde konuları tartmasını okuyacaksınız.
Konu “Din-Dindarlık-Cemaatler” olunca bu konu bir “Kör Kuyu” gibidir ülkemizde ve geri kalmış İslam dünyasında… Kolayca girilen bu kuyuda hep aşağılara doğru düşersiniz, tekrar yukarı çıkabilmek son derece zordur. Bunu başarabilen insan sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Kurbanlarını o kuyunun karanlıklarına çekenler onun tekrar dışarı çıkmasına izin vermezler. Cezalandırır, yasaklar, korkutur, hatta katlederler. Benzeri örnekleri herkes yaşamıştır.
Nazif Ay’ın babası, babamın da emekli olduğu Demir Döküm Fabrikasının direnişçi-solcu çalışanıdır. Onun çocuğunu hayatın akışı devrimci olmak yerine sıkı bir dindar olmaya itmiştir. Çocukluk ve gençliğinin tüm saflığı ve inanmışlığı ile gerçek bir dindar olma yolunda hızla yol alan yazarımız kafasındaki “Sorgulayıcı” düşünceleri engelleyemediği için safça biat ve itaat yerine düşünmeyi, araştırmayı ve sorgulamayı seçmiştir. Bunu sonucunda da gerçekleri zor da olsa bulmayı, onun yaşadığının gerçeklerle bağlantısı olmadığını, dindar görünümlü kişilerin bir “örgüt” gibi hareket eden, dini kişisel çıkarları için kullanan “Dinciler” olduğunu kavramıştır. Bu durum daha çok sorgulamasını, daha sıkı araştırmasını gerektirmiş; düne kadar bağlı bulunduğu ve gönülden inandığı bu kurumların gerçek yüzlerini öğrenmesinde itici kuvvet olmuştur. Sonunda dinin İslam’a uygun yanını keşfederek bundan sonra bu gerçekle yaşamayı kendine ilke edinen yazarımız elbette bu yazılanları çok zorlu ve sıkıntılı bir süreç olarak geçirmek zorunda kalmıştır. Şu anda dincilerin gerçek yüzlerini korkusuzca ortaya koyan kitaplar yazarak gerçek dine ve dindarlara karşı sorumluluğunu yerine getirmeye uğraşmaktadır. Kitaptan birkaç alıntıya yer vereyim;
“Çok yanılmışım. Belki de yanılmışlıktan öte yanıltılmışım. Her yanılgıyı anlamak bir daha aynı hataları yapmamaya ahdetmek demektir. Yanılmalar, hayal kırıklığına uğramasından dolayı insana sinir kazandırır ama aynı zamanda içindeki eskimiş benliğe elveda ettirip onu değiştirir.”
“Adalet yoksa ahlak yoktur. Ahlak yoksa din yoktur. Din yoksa iman yoktur. İman yoksa Allah ve peygamber inancı yoktur. Allah ve peygambere inanılmıyorsa oruç dâhil ibadet yoktur. İbadet yoksa tapınaklara tapılmasının hem mantığı hem de sevabı yoktur. Müminlerin tapınaklara yönlendirilme çabasının acı sonu ise “Tapınakçı İslam” anlayışının cemaat ve tarikatlarca yüklenilip onlardan fitne ve fesadın saçılmasıdır.”
“Galiba bendeki dönüşümün veya uyanışın veyahut manevi dünyama ilişkin keşiflerimin başında dindar ile İslamcı kavramların arasındaki uçurumu görmem geliyordu. Dindar kişi olaylar ve menfaatler hakkında hüküm verirken vicdanına ve Hz. Muhammed’in gösterdiği ölçütlere uygun hükümler veriyordu, İslamcılar ise ya nefislerinin hesabına ya da ideolojilerine meşruluk katan ahlak dışı üretilmiş fetvalara göre hüküm veriyorlardı.”
“Kitaplarımı nasıl tanıtabilirim derken, beni şahsen ve gıyaben tanımadığı, yüzümü hiç görmediği, sesimi hiç duymadığı halde, büyük gönüllü insanların kitaplarımı tanıtan yazıları yazması bana büyük bir jest oldu.”
Sıkı bir izleyicisi olarak sevgili arkadaşımın her geçen kitapta anlatım gücünün ve okunurluğunun gittikçe güzelleştiğini de vurgulayarak mutlaka okunması gereken kitaplardan olduğunu duyururum.
İyi okumalar dileğiyle. (10.9.2020)