GüncelGündem

İklim krizi ve yok olan habitatlar biyoçeşitlilik kaybını artırıyor

Paylaş:

İSTANBUL (AA) – BİRİZ ÖZBAKIR – Biyoçeşitlilik kaybındaki artış çeşitli araştırmalardaki rakamlarla ortaya konulurken uzmanlar, iklim değişikliği ve insan faaliyetlerine bağlı faktörleri tür popülasyonlarında yaşanan azalışın başlıca sorumlusu olarak gösteriyor.

Yabani bitki ve hayvan türlerini koruma çabalarında farkındalık yaratmak amacıyla, Birleşmiş Milletlerin 20 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen 68’inci Genel Kurulunda alınan kararla, 3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü olarak kabul edildi.

Dünya Doğayı Koruma Vakfının (WWF) Yaşayan Gezegen Raporu'na göre dünyanın farklı bölgelerinde farklı oranlarda biyoçeşitlilik kaybı görülürken, türlerin popülasyon kaybı açısından en büyük düşüş tropik alanlarda gözlemlendi. Raporda, 1970- 2018 arasında Avrupa ve Orta Asya'da yüzde 18, Kuzey Amerika'da yüzde 20, Asya ve Pasifik'te yüzde 55, Afrika'da yüzde 66 ve Latin Amerika ile Karayipler'de yüzde 94 popülasyon kaybı yaşandığı belirtildi.

Yaban hayatının ekosistem açısından önemine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, insan kaynaklı iklim krizinin, dünyanın doğal yapısını değiştirirken kitlesel ölümlere ve bazı türlerin tümüyle yok oluşuna neden olduğunu ve derecenin onda biri oranında gerçekleşen her bir birim sıcaklık artışının, bu kayıpları artırdığını söyledi.

Kalem, “Yaşayan Gezegen Raporu'nun son sayısı, biyoçeşitlilik kaybı ve iklim krizinin ortasında olduğumuzu ortaya koyuyor. Birbiriyle bağlantılı, yer yer iç içe geçen insan kaynaklı bu iki sorun, gezegenimizin geleceğine ve esenliğimize yönelik önemli bir tehdit oluşturuyor. Raporun 2022 verilerine göre 50 yıldan kısa bir süre içinde omurgalı türlerin popülasyonları yüzde 69 azaldı. Bir başka deyişle insan ömründen kısa bir sürede omurgalı popülasyonlarının üçte ikisi yok oldu.” diye konuştu.

– “Artık Burdur Gölü'nde dikkuyruk ördeğine rastlanmıyor”

İklim krizinin boyutlarının ve etkilerinin yerel düzeyde farklılıklar gösterdiğini, bazı türlerin diğerlerine göre ısınan iklime daha iyi uyum sağladığını ve bazı habitatların diğerlerinden daha hızlı bozulduğunu anlatan Kalem, şöyle devam etti:

“Habitat özelinde bakıldığında dünya genelinde en keskin popülasyon kaybı yüzde 83’lük keskin bir düşüşle tatlı su türlerinde yaşanıyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de doğal alanlarımızı ve tür popülasyonlarımızı hızla kaybediyoruz. 2021'de Tuz Gölü’nün suları çekildiğinde görülen flamingo yavrularının toplu ölümü hala hafızalardayken, kuraklığın etkisiyle önemli bir su kaybı yaşayan Burdur Gölü'nde tehlike altındaki türlerden dikkuyruk ördeğine artık rastlanmıyor.”

Sıcaklıkların küresel ortalamaya göre yüzde 20 daha hızlı yükseldiği Akdeniz'in, gezegenin en hızlı ısınan ve en tuzlu denizi haline geldiğini ifade eden Kalem, “Balinalar, yunuslar ve fokları kapsayan deniz memelileri deniz yüzeyi sıcaklığından fazlasıyla etkilenen türler arasında yer alıyor.” dedi.

– “Sıcaklıkların artması, yumurtalardan sadece dişi yavruların çıkmasına sebep olabiliyor”

Akdeniz’deki yeşil deniz kaplumbağası, iribaş deniz kaplumbağası ve deri sırtlı deniz kaplumbağası türlerinin tehdit altında olduğunu bildiren Kalem, şunları söyledi:

“İklim değişikliği deniz kaplumbağalarını iki şekilde etkiliyor. Birincisi, kaplumbağaların yumurta bıraktıkları kumun sıcaklığı, yumurtadan çıkan yavruların cinsiyetini etkiliyor. Genellikle, yuvanın daha altta kalan, daha serin kısmındaki yumurtalardan erkek yavrular çıkıyor. Sıcaklıkların artması, yumurtalardan sadece dişi yavruların çıkmasına ya da sıcaklık belli bir noktayı aştığında hiçbir yavrunun sağ kalmamasına sebep olabiliyor. Dişi kaplumbağalar, bu durumu engellemek için yuvanın derinlik seviyesini değiştirebilse de bunun ısınan kumun vereceği zararı telafi etmeye yetip yetmeyeceği bilinmiyor. İkinci olarak, iklim krizi deniz seviyelerinin yükselmesine, daha yüksek deniz kabarmalarına ve aşırı hava olaylarına neden oluyor. Bu etkenler, zaten azalmakta ve hassas durumda olan kaplumbağa yuvalama alanlarının değişmesine veya zarar görmesine, üremenin sürdürülemediği yerlerde yerel popülasyonların kaybına neden olabiliyor.”

WWF olarak yaban hayatında korunan alanların kapsamını genişletmek, yönetimlerini güçlendirmek ve yaban hayvanlarının doğada özgürce yaşayabilmesini sağlamak için kamu kurumları ve yöre halkıyla birlikte çalıştıklarını aktaran Kalem, Akdeniz Havzası’nda deniz memelileri, deniz kaplumbağaları, deniz kuşları ve kıkırdaklı balıklar gibi hassas türlerin hedef dışı avdan gördükleri zararın azaltılması amacıyla da uzmanlar ve balıkçılarla, av araçları üzerinde yeni uygulamalar denediklerini kaydetti.

– İstilacı türler yaban hayatını tehdit ediyor

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve yaban hayatı uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karataş, dünya genelinde yaban hayatını etkileyen unsurların başında habitat kayıplarının geldiğini belirtti.

Karataş, “Yapılan araştırmalara göre dünyada dakikada 36 futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alan yok oluyor. Sadece ormanların kesilmesi değil, kentleşme, tarım alanlarının açılarak orman alanlarının yok edilmesi ve kirlenme de doğal yaşam alanlarını azaltan unsurlar arasında yer alıyor.” görüşünü paylaştı.

İnsan eliyle canlıların dağılım alanlarının değiştirilmesinin yaban hayatını olumsuz etkileyen bir başka unsur olduğuna değinen Karataş, eğer bir tür, yaşam alanı olmayan bir alanda başarıyla tutunup ürüyor ve etraftaki canlıları baskılamaya başlıyorsa bu durumun işgal olarak değerlendirildiğini ve Akdeniz sahillerini işgal eden balon balığının bu duruma bir örnek teşkil ettiğini vurguladı.

– “Sadece Türkiye'de 2020'de 17 iç su balığı türü keşfedildi”

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan kırmızı listede 150 bin 300 canlı türü bulunduğunu, bunlardan 42 bin 100'den fazlasının soyunun tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu aktaran Karataş, Türkiye'de soyu tükenme tehlikesi altında olan türlerin sayısının ise 2022 yılı itibarıyla 470 olduğu bilgisini paylaştı.

Karataş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Soyu tükenme tehlikesi altına giren türlerin sayısı her yıl artıyor. Sucul canlıların soyu, diğer canlı türlerine göre daha hızlı tükeniyor. Türkiye'de endemik balık türleri arasında olan Gökçe balığı, İznik incibalığı, Eğirdir yağ balığı ile Gölcük dişli sazancığının ve endemik olmayan bir alabalık türünün soyu tükendi. Bununla birlikte yeni keşifler de sürüyor. Sadece Türkiye'de 2020 yılında 17 iç su balığı türü keşfedildi. Bu her yıl, ortalama 10-15 oluyor. Dünya genelinde de her yıl ortalama 250-400 balık türünün keşfedildiğini söyleyebiliriz.”

Sadece hayvan türlerinde değil bitki türlerinde de keşiflerin devam ettiğinden bahseden Karataş, “Türkiye'de şu anda ortalama 3 buçuk, 4 günde bir yeni bitki türü keşfediliyor. Yılda 52 hafta üzerinden düşünürsek her yıl ortalama 50-100 bitki türü keşfediliyor.” diye konuştu.

3 Mart Yaban Hayatı günü vesilesiyle doğada hiçbir canlının gereksiz yere var olmadığını anlayarak ve ekolojik döngünün içindeki yerini fark ederek hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen Karataş, doğanın ve yaban hayatının sürdürülebilirliği için çocuklara ilkokuldan itibaren doğa eğitimi verilmesi tavsiyesinde bulunarak sözlerini tamamladı.

Paylaş:

Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.

  • Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
  • Kan dolaşımını hızlandırır,
  • Kronik yorgunluğu azaltır,
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir,
  • Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
  • Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
  • Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
  • Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
  • Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.

Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN  Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER

  • SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
  • 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
  • Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
  • Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram  tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
  • DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
  • 05523307100-05325466184
  • www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
  • www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
  • www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu