Karamollaoğlu: Önümüzdeki seçim bir referandumdur

Saadet Partisi başkanı Temel Karamollaoğlu, “Önümüzdeki seçim olağan bir seçim değil, adeta bir referandumdur. Bizler bu seçimde ‘Kimi lider olarak görmek istiyoruz’ sorusundan fazla, ‘Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz’ sorusunun yanıtını vereceğiz” dedi.

Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, düzenlediği haftalık basın toplantısında gündeme ait açıklamalarda bulundu.

“YENİ DEMEKLE YENİ OLUNMUYOR”

Karamollaoğlu, açıklamasında iktidarın yeni iktisat modelini eleştirerek, şunları söyledi:

“Biz çalışmalarımızı titizlikle sürdürürken, iktidar da ne vakit başı sıkışsa ya yeni bir anayasa tartışması başlatıyor, ya da yeni bir iktisat modeli açıklıyor. Şunu çabucak belirtmek isterim ki; yeni demekle yeni olunmuyor. Bu güne kadar bu iktidarın yeni dediği her şey, ülkeyi eskisinden daha beter hale getirdi.

Türkiye’nin tek gereksinimi ne yeni anayasa, ne yeni iktisat modelidir. Muhtaçlığımız olan şey yalnızca lakin yalnızca yeni bir idare anlayışına sahip, yeni bir iktidardır. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın İnşallah önümüzdeki seçimlerde, Türkiye’de yeni bir idare iktidara gelecektir.”

İKTİDAR ÖNEMLİ BİR PİSKOZUN İÇİNDE

İktidarın ekonomik siyasetlerini da eleştiren Karamollaoğlu şöyle konuştu:

“Bu ortamda, pek çok kamu kurumu halkın ezalarına tahlil getirecek rastgele önemli bir çalışma yapmazken, Ankara’da gece gündüz demeden harıl harıl çalışan tek bir kurum çıkıyor karşımıza: O da Merkez Bankası Banknot matbaası. Son devirde elimize aldığımız paraların birçoklarının gıcır gıcır olması da işte bu yüzden.

İktidar, işçiye-memura kaşıkla verdiği artırımları, gece gündüz çalışan banknot matbaasında basılan paralar ve yanlış siyasetler sonucu yükselen enflasyon ile kepçe kepçe geri almaya başladı bile. İnsanımız kısa müddetliğine yüksek maaş aldığı hissine kapılıyor fakat sonrada aldığı bu maaş ile de ay sonunun gelmediğini anlaması çok uzun sürmüyor.

İktidarın kaygısı ise yalnızca lakin yalnızca koltuğunu korumak; seçime kadar durumu kurtarsa yetiyor kendisine. Sonrasında bu yanlış siyasetler nedeniyle, milletin içeceği acı ilaç ve sıkacağı kemer çok da umurlarında değil. Biz iktidarın yalnızca ‘metal yorgunluğu’ yaşadığını sanıyorduk. Meğer daha vahim bir durumun, önemli bir psikozun içinde olduklarını da görüyoruz artık.”

“GÜLER MİSİN AĞLAR MISIN?”

Karamollaoğlu, iktidarın yolsuzlukla uğraş vaatlerini de hatırlatarak, “Sayın Erdoğan artık de yolsuzluk ve rüşvetin olmadığı bir Türkiye vaat ederek bunu kendilerinin başaracaklarına inanıyor. Güler misin ağlar mısın? 20 yıllık bir geçmişi olan iktidar, sorun var diyor. Ne vakit 20 yıl sonra? Çözeceğim diyor, 20 yıl sonra? Ne vakit? Bir devir daha verirseniz. Allah sana akıl fikir versin. Türkiye 2013 Yolsuzluk Endeksinde en çok puan kaybeden ülke oldu. 2013 yılına nazaran 43 basamak daha ileriye gitti 96. sıraya yükseldi nerede, Yolsuzluk Endeksi’nde. Güzel bir uzaklıkta değil, güçlü bir iktisatta değil, yolsuzlukta ileriye gitti. Şeffaflık olursa kendi kirli çamaşırları ortaya dökülecek” tabirlerini kullandı.

“SAYIN CUMHURBAŞKANI İŞİN ÇOK ZOR”

Dünyada kamudan en çok ihale alan on şirketten beşinin Türkiye’den olduğunu belirten Karamollaoğlu, “Neden? Bunu sorunca ‘devletin ticari sırrı’ diyor bu arkadaşlar. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını korumakta ‘sır’ mefhumunun gerisine sığınamazsınız! Bunu bir türlü anlamak istemiyorlar. Şeffaflığa, hesap verebilirliğe alışkın değiller; zira ‘devletin malı deniz’ diye bakıyorlar bütün ihalelere. Buradan onu uyarmak istiyorum, Sayın Cumhurbaşkanı işin çok sıkıntı. 20 yıllık uzun bir mühlet yolsuzluk ve rüşvet bataklığına batmış olan bu iktidarın bu bataklıktan 8-10 üzere kısa müddette kurtulması mümkün değil. Erdoğan, milletin dayanağını kaybetmemek için bütün kartlarını masaya sürüyor. Lakin bu kartlar da yeniden borç-faiz-borç sarmalına hizmet ediyor” biçiminde konuştu.

“BU NASIL FAİZ ÇABASI?”

İktidarı, faizle gayret söylemi üzerinden eleştiren Karamollaoğlu şöyle devam etti: “Öyle bir ekonomik model kurdular ki, faize bulaşmak istemeyenler ekonomik açıdan ziyan ediyorlar. Kurdukları bu sistemde, faizle kredi çekenler kendilerini enflasyona karşı bir biçimde müdafaayı başarırken; faiz sisteminin dışında kalmak isteyenler ve sabit gelirliler her geçen gün eziliyor. Bu nasıl faizle çaba? Sn. Erdoğan’a söylenecek kelamımız kalmadı. Lakin milletimize bir defa daha hatırlatmak ve ısrarla vurgulamak istiyorum ki; Erdoğan iktidarı, bu milleti maalesef  faiz lobilerine esir etmiştir!”

“MİLLETİ KANDIRDINIZ”

Kur Muhafazalı Mevduat Sistemi’ne bütçeden ödenen meblağın 75,6 milyar lirayı aştığını hatırlatan Karamollaoğlu şöyle devam etti:

“Bu meblağın içinde, daha TCMB kaynaklarından yapılan ödemeler yok. Kur muhafazalı mevduat uygulaması için getirilen vergi istisnaları nedeniyle uğranılan on milyarlarca liralık vergi kayıpları da bu sayıya dahil değil. Ayrıyeten bu derece yüksek maliyetli, ‘gideceği yer, duracağı durak belirli olmayan’ kur muhafazalı mevduatın önümüzdeki yıl da motamot devam edeceği anlaşılıyor.

Özetle; Merkez Bankasının gösterge faizini ‘nas’ gereği talimatla indirtip, bu ‘nas’ın dışında kaldığı anlaşılan piyasa faizini fırlatan, kamunun borçlanma faiz yükünü tarihte görülmemiş düzeylere çıkaran, ülkenin temerrüt risk primini (CDS) tavan yaptıran bir iktidar ile karşı karşıyayız!

-Bir mefhumu araç olarak kullanıyorsunuz, işte ben bunu dinin istismarı olarak görüyorum! İslamcılık dediğiniz de bu! Ülkeyi faiz batağına mahkum edeceksiniz, ‘MB faizinde nas var’ diyerek de milleti kandıracaksınız. Haydi milleti kandırdınız, Cenâb-ı Hâkk’ı nasıl kandıracaksınız? Birazcık beşerde utanma duygusu olması icap eder!”

“ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİM BİR REFERANDUM OLACAK”

“Önümüzdeki seçim olağan bir seçim değil, adeta bir referandumdur” diyen Karamollaoğlu kelamlarını şöyle tamamladı:

Bu seçimin sorusu ‘2023’de kim Cumhurbaşkanı olacak?’ sorusu değil, ‘2023’den sonra nasıl bir Türkiye olacak’ sorusudur. Bizler bu seçimde ‘Kimi lider olarak görmek istiyoruz’ sorusundan fazla, ‘Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz’ sorusunun yanıtını vereceğiz.

Bizler, bir kişiyi, bir partiyi, bir zümreyi iktidar yapmak için değil; israfın kalktığı rüşvetin yenmediği, yolsuzluğun olmadığı bir Türkiye’yi kurmak için çaba ediyoruz. Partizanlığın, yandaşlığın değil, ehliyet ve liyakatin temel alındığı bir sistemi kurmak için çaba ediyoruz. Şahıslarımızın, partilerimizin değil, ülkemizin geleceği için çabalıyoruz.

Şeffaf, düzgün, denetlenebilir bir sistem inşa edilmediği sürece Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş hiçbir kıymeti yoktur.  Biz Saadet Partisi olarak isimleri değil, sistemi değiştirmek için uğraşıyoruz. Tüm vatandaşlarımızı da bu çabamıza dayanak ve ortak olmaya davet ediyoruz.”