Kazakistanlı emekli albayın tabiri tüm sanıkları kurtardı

Tarihçi ve müellif Dr. Necip Hablemitoğlu 18 Aralık 2002 tarihinde meskeninin önünde öldürüldü. Cinayetten yarım saat saat sonra olay yerindeydim. Hablemitoğlu’nun cenazesi karın, buzun üzerimdeydi. Eşi Şengül Hanım, “Ağlamayacağım, sana kıyanları sevindirmeyeceğim” diyordu. O günlerde devlet yetkilileri “Bu cinayeti çözmek devletin namus borcudur” dediler. Şengül Hanım ve iki kızı, bu borcun ödenmesi için yıllarca bekledi. Gazeteci Zihni Çakır, eski Özel Kuvvetler mensubu Nuri Gökhan Bozkır’ın kendisine anlattığına nazaran, Hablemitoğlu’nu Özel Kuvvetler mensubu Tarkan Mumcuoğlu öldürdü, kendisi de Tarkan’ı arabasıyla olay yerinden kaçırdı. Bozkır, Ukrayna’ya gitmişti. Ağır gayretler sonucu bu kişi yurda getirildi. Öldürme buyruğunu Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın efsane isimlerinden Lievent Göktaş’ın verdiğini öne sürdü. Dana sonra ise bu sözünü kabul etmedi.

SON DURUŞMADA NELER OLDU?

20 yıllık faili meçhul cinayetin çözülmek üzere olduğu, tutuklu sanıkların ağır cezalara çarptırılacağı bekleniyordu. Lakin geçen hafta yapılan son duruşmada farklı gelişmeler oldu. Bu gelişmeyi, Levent Ersöz’ün avukatı Hüseyin Ersöz, SÖZCÜ’ye şöyle anlattı: “Son duruşmada Necip Hablemitoğlu davasında çok kıymetli bir etap geçildi. Savcının soruşturma etabında bize nazaran eksik olarak dinlediği birtakım şahitlerin, duruşmada detaylı bir formda beyanları alındı. Bunlardan tahminen de en değerlisi Kazakistan’da vazifeli olan, cinayet tarihi olan 18 Aralık 2002’de Tarkan Mumcuoğlu’nun, savcının savına nazaran Kazakistan’dan yasadışı yollarla Türkiye’ye geldiği ve cinayet işlediği halindeydi. Fakat bununla ilgili olarak bize nazaran somut objektif bir kanıt ortaya koyamamıştı.”

Av. Hüseyin Ersöz

EMEKLİ ALBAYIN İFADESİ

Mumcuoğlu’nun o tarihte Kazakistan’daki vazifesi sırasında kurs vermiş olduğu Kazak subaylardan albay rütbesi ile emekli olmuş olan bir asker geldi. O, kursu şahsen Tarkan Mumcuoğlu’nun verdiğini, o tarihte VIP muhafaza kursu aldığını belirtti. Albay “Kurs aralık ayının başında başlayıp aralık ayının sonunda bitmişti. Tarkan Mumcuoğlu, bu eğitimi verdi. Hatta 23 Aralık’ta kurs bitim evraklarını kendisi verdi. Mumcuoğlu’nun o periyotta yapılan tatbikatta da Kazakistan’da olduğuna tanıklık ederim’ dedi.

3 ŞAHİT DAHA

Tarkan Mumcuoğlu ile birlikte Kazakistan’a giden Özel Kuvvetler’de vazifeli iki astsubay ve bir subay da dinlendi. Onlar da tekrar Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan’dan ayrılmadığını, askeri bir kargo uçağının o tarihte Türkiye’den Kazakistan’a gelmediğini ve bütün eğitim faaliyetlerinin başında Tarkan Mumcuoğlu’nun durduğunu söyledi. Hatta bu astsubaylardan biri ’23 Aralık’ta kurs bitimi evrakı verdiklerini, bu tarihin pazartesi gününe denk geldiğini, bu dokümanın en âlâ ihtimalle cuma günü imzalatıldığını, imzalatan kişinin Tarkan Mumcuoğlu olduğunu’ söyledi. Tekrar beyanlarından biri de bu astsubayın kelam konusu kurs bitim evrakının dizaynının üzerinde yaklaşık 2-3 gün çalıştıklarını, Tarkan Mumcuoğlu’nun bu bahiste kendisini yönlendirdiğini söyledi. Yani 20 Aralık’ta bu evraklar askeri ataşeye imzalatıldığına, 2 -3 gün de bunun üzerinde  uğraşıldığına nazaran geriye gittiğinizde tekrar cinayet gününü yani 18 Aralık’a geliyorsunuz.’ Astsubay da bu kelamlarıyla Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan’da olduğunu söylemiş oluyor.

HEPSİNİN TAHLİYESİNE

Bütün bunların hepsini göz önünde bulunduran mahkeme, Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan’da olduğuna dair bir tespitin artık bulunduğunu, başka sanıkların da Tarkan Mumcuoğlu’yla yani cinayeti işleyen bireyle irtibatta olduğu savının, iddianamede olduğunu, Tarkan Mumcuoğlu Kazakistan’daysa başkalarının Tarkan Mumcuoğlu’yla kontağı kurulduğundan ötürü gerçek faillerinin tespit etmeksizin bu bireylerin tutuklu kalması mümkün olamayacağından bahisle herkesin tahliyesine karar verildi.”

28. Ağır Ceza tahliyeleri savundu. İtirazı 29. Ağır Ceza inceleyecek.

ESKİ MİLLETVEKİLİ DE DİNLENDİ

Davanın kıymetli ispatlarından biri de 2002 yılında milletvekili olan Ramazan Toprak’ın şahit olarak dinlenmesiydi. Ramazan Toprak tabirinde şunları söyledi: “Bu cinayetin işlenme sebebinin Necip Hablemitoğlu’un isminin 2002 yılında MİT Müsteşarlığı’nda geçmesiydi. Albay Mustafa Levent Göktaş’ın da ismi yeniden birebir misyon için geçtiği için Mustafa Levent Göktaş’ın bu sebeple Necip Hablemitoğlu’nu öldürmek isteyeceği konusuydu. Argüman makamı buna inandı. Tetikçi olarak nitelendirilen Tarkan Mumcuoğlu’nun cinayet tarihinde Kazakistan’da olmasının yanında, bu sıkıntının yani Necip Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarlığı’na isminin geçmesi çok evvelki bir tarihe dayanıyordu. Bu çok fazla kişi tarafından bilinmiyordu. Necip Hablemitoğlu, aslında kibarca bu vazifeye talip olduğunu, Milletvekili Faruk Çelik aracılığıyla Abdullah Gül’e ve Recep Tayyip Erdoğan’a ilettirdi. Hatta Abdullah Gül ile bu mevzu ile ilgili toplantı yapıldı. Fakat bir iki gün içerisinde husus netleşti ve gündemden kalktı. Bir mühlet sonra Necip Hablemitoğlu, bana ‘Sizi tanıdıktan sonra AKP’ye bakış açım değişti’ dedi. Benden, Ak Parti milletvekilliği talep etti.”

AYLAR EVVEL RAFA KALKMIŞ

Avukat Hüseyin Ersöz, tezine nazaran Ramazan Toprak, Göktaş’ın bu isteğini Recep Tayyip Erdoğan’la paylaştı. Ancak Erdoğan bu hususa sıcak bakmadı ve milletvekilliği işi de gündemden kalktı. Ersöz, eski milletvekili Ramazan Toprak’ın açıklamasını şöyle yorumladı: “Aslında Necip Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarlığı sıkıntısının aylar öncesinden rafa kaldırıldığı ve gündemden kalktığı anlaşılıyor. Bu türlü bir durumda da yeniden cinayetin bu sebeple işlenmiş olabilme ihtimali ortadan kalkıyor.

GAZETECİNİN SÖZLERİ

Duruşmada, son olarak Gazeteci Zihni Çakır dinlendi. Çakır’ın sözünün soruşturmanın sıhhati açısından kıymet taşıdığını vurgulayan Avukat Ersöz, kelamlarını şöyle sürdürdü: “Zihni Çakır, soruşturma kademesinin başlangıcında savcının kendisine bir ekip evraklar verdiğini, bunları WhatsApp üzerinden davanın bir numarasına ve başlangıçtaki kelamda itirafları yaptığı ileri sürülen sonra bu bayanlarından dönen Gökhan Nuri Bozkır’a ilettiğini söyledi. Yani bir nevi soruşturmanın kapalılığı ihlal edildi. Bu belgenin başlangıçta şahidi, bilgi vereni pozisyonundaki Gökhan Nuri Bozkır’a iletilerek soruşturma bir manada yönlendirildi. Hatta Bozkır’a, savcının e-mail adresinden gönderdiğini ve bu e-mail adresi üzerinden de yazışmaların yapıldığını söz etti. Bunlarda tekrar kıymetli tanıklık noktalarından bir tanesiydi, soruşturmanın sıhhatti  açısından kıymetliydi. Bunlar tahliye kararının verilmesinde çok kıymetli etken oldu.”

Hablemitoğlu’nun avukatı Ersan Barkın: Kıymetli dokümanlarımız var

Necip Hablemitoğlu’nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu’nun avukatı Ersan Barkın, tutuklu 6 sanığın da hür bırakılmasını SÖZCÜ’ye şöyle kıymetlendirdi: “Soruşturma Savcısı Zafer Ergün, tahliyelere bir üst mahnkemeye itiraz etti. 29. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı kıymetlendirecek. Onun kararını beklemek gerekiyor. Biz, yargılama başladığı andan itibaren sanıkların tutukluluk hallerine ait bir kıymetlendirme yapmadık. İnsanların özgürlük durumları kelam konusu. Mahkeme, mevcut kanıtları kâfi görür görmez bu mahkemenin takdiri.”

İddianamede, tetikçi olduğu belirtilen Tarkan Mumcuoğlu’nun olay tarihinde Türkiye’de olmadığına dair şahit tarafı kanıtlar sundu. Buna rağmen hala toplanmayan telefon HTS kayıtlarıyla ilgili kanıtlar, bilir kişi raporları var. İddianamede var olup da sanık tarafının hakikat olmadığını söz ettiği HTS bağlantı kayıtları daha sonra mahkemeye Turkcell tarafından gönderildi. Bunların da yanlışsız olduğu saptandı.

Av. Ersan Barkın

FETHULLAH GÜLEN DE BIRAKILIRDI

Davaya objektif bakmaya çalışıyorum. Biz ‘Bu katildir, bu senin eşini öldürmüştür’ denmesinden mutlu olacak değiliz. Hakikaten katil değilse. Beşerler boş yere cezaevinde yatmasını da istemeyiz.”

Tarkan Mumcuoğlu’nun Türkiye’de olmadığını haydi kanıtladılar. Bu cinayetin Tarkan Mumcuoğlu Türkiye’de değilse kalan öteki sanıkların hiçbirinin de bu cinayetin içinde değildir biçiminde varsayım hakikat bir varsayım değil. Şayet bu varsayım doğruysa Fethullah Gülen firari değil. Bu duruşmada, Türkiye’de tutuklu olsaydı demek ki Fethullah Gülen de tahliye edilecekti. Bu varsayım hakikat değil. Bu yüzden bugün mahkeme kararının beklenmesini yanlışsız buluyorum.”