Milyonlarca kalple, tek gönülde buluşacağız

Mesut Yar, Türk televizyonculuğunun en sevilen, en tecrübeli isimlerinden biri. 4 Eylül pazartesi sabahı milyonlarla SÖZCÜ TV’de buluşacak. ‘Sabahın Sözcüsü’ programında, milyonlarca kalple tek gönülde buluşacağını söyleyen Mesut Yar, “Unutmayalım; Güneşin aydınlattığı sabahın gerçek sözcüsü ekran içinde ve karşısında olandır. Devam” dedi. Yar, büyük buluşma öncesinde hissettiklerini SÖZCÜ’ye anlattı…

■ Öncelikle SÖZCÜ Ailesi’ne beğenilen geldiniz. Hislerinizi öğrenebilir miyiz?

Hoş bulduk. Teslim etmek gerekir ki her yeni başlangıç birçok iç içe geçmiş duyguyu da barındırıyor bünyesinde. Heyecan ve huzur birinci basamaktaki hisler. Bunun yanı sıra Türk medyasının amiral markası olmuş bir yayın kümesinin içinde yer almak da inanç verici bir başlangıç. Alışıldık kalıpların dışında çabucak her sorun için somut umut üretebileceğimiz, eğriyi birlikte gerçek, hayali birlikte gerçek yapabileceğimiz bir platformda kolektif tahlil üretebileceğimiz her an için tekrar beğenilen bulduk.

ASIK HIZLI DEĞİLİZ

■ SÖZCÜ’yü tercih etmenizdeki neden neydi?

SÖZCÜ bir tercih olduğu kadar değerli bir tecrübe de benim için. Neredeyse 40 yıla yaklaşan meslek hayatında görüş farkı gözetmeden tercih ettiğim doğruların daha yüksek sesle tabir edilebileceği, muhatap bulabileceği, memnun nihayete koşabileceği bir forum tecrübesi. Artık çok gerilerde kalan münazara alışkanlığından hareketle her fikrin tüm sorulara hakikat argümanlarla cevap bulabileceği, gerekirse şerhini koyup karşı tez üretebileceği özgür ve özgün bir platformu kim istemez ki? Sıkıntımız fikrimizi dikte etmek değil, tüm fikirlerden çıkabilecek en renkli ve kalabalık çoğulu bir sefer olsun gülüşmelerde buluşturmak. Biz asık hızlı bir toplum olamayız. Genetiğimizde, miras zincirimizde bu türlü bir bozuk halka yok çünkü!

■ Türkiye’nin en tecrübeli sunucularından birisiniz. Haber sunarken sempatik tutumunuz ve seyircilerle iç içe bir sunumunuz var. SÖZCÜ TV izleyicilerini ne bekliyor?

Ne doğduğum mahalleden, ne doyduğum mahallelerden hiç kopmadım. Kimi vakit insanların sıfatlarla sınıflandırdığı yayın kümelerinde işimi eğilip bükülmeden yaptım. Milletin, toplumun, çekirdek ailenin ve hatta onun hücrelerinin sesi olmaya çalıştım daima. Bunu yaparken zenginleşmeyi maddi değil bilgi birikimi olarak gördüm. Hal bu türlü olunca sınıf farkı ya da “senden değilse benden” arbedesi ve derdi yaşamadım. Kendi yaşamadığım bir şeyi diğerine da yaşatma lüksüm yok. Gerçeklikten kopuk, kurgu ve algıyla hipnoza girmiş bir kalabalıktan oluşmuyor benim hoş ülkem. Merhametten başlayarak, kendini karşındakinin yerine koymaya kadar bir sürü pak fazileti savunmak kimse için öteki olmak manasına gelmemeli. Biz biriz, birbirimizi biliriz. Göz göze baktığımızda utanmayalım, kâfi. Hal bu türlü olunca bugüne kadar ne verdiysek, çıtayı daha da yükselterek en düzgününü ve doğrusunu nasıl yaparız azmini izleyicimizle bölüşmek istiyoruz. Unutmayalım; güneşin aydınlattığı sabahın gerçek sözcüsü ekran içinde ve karşısında olandır. Devam!

■ Medyanın bugünkü pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben bu hususta bir kritik yapacak şımarıklığı yakıştıramam kendime. Gözün gördüğünü gönül de görüyor sonuçta. Herkes “benim fikrin en doğrusu” cenderesinde gerçeğin odağını kaçırmış neredeyse. Herkesin başta ikbal ve istikbal olmak üzere farklı beklentisi olabilir. Olağandır. Benim bu dakikadan sonra her birimiz için yalnızca istiklal beklentim var. Kaldı ki mutlak gerçeğin aktarılması, duyurulması ve yayılması gereken bir meslek içinde kısır klişelere bu kadar sıkışıp kalmak sanırım kimsenin hayrına değil. Benim sevgili meslektaşlarım, en gencinden en yaşlısına kadar yaşadığı toplumun aynası olmak durumundalar. Aynanın sırrı dökülürse gerçeğin kendisi de gölgeden çıkamaz.

EN GERÇEK SİVİL TARİH

■ Bir tarih anlatıcısısınız, bu özellik haber sunarken size katkı sağlıyor mu?

Tarihin sürdürülebilir çizgisi içinde yaşadıklarımızın aslında yaşayacaklarımızın ipuçları olduğunu görmezden gelmek biraz da yaşamamaktır bana nazaran. “Tekrardan ibaret” tarifini kabul ederseniz tarih, hepimizin kıdemli rehberidir sonuçta. Bir bilim insanı olarak birebir vakitte tarihe kuşkuculuk parantezi içerisinde yol arkadaşlığı yapmayı tercih edenlerdenim. Bu haliyle menzile giden ihtimaller çoğalır ve sağduyu en doğruyu sivil tarih olarak not düşer geleceğe. Okuyan, gezen olmaktan öte “yaşayan” olmak lazım. Evvel kendimizi yaşadığımıza ikna etmemiz gerekiyor. Eh yaşatmak da bizim işimiz…

■ SÖZCÜ TV izleyicisiyle buluşacaksınız, heyecan yaşıyor musunuz?

Heyecansız buluşmaya buluşmak, heyecansız bir tebessüme gülüşmek, heyecansız bir bakışmaya görüşmek diyebilir miyiz? Benim tabirimle sevgili sülalem ile yeniden milyonlarca kalbin tek gönlü oluşturacağı sabahlar bizi bekliyor… Gülüşmek umuduyla…

BEN BURADAYIM SEFA GETİRİRSİNİZ SAYIN İZLEYENLER

“Ben aslen tarih anlatıcısıyım” diyen Mesut Yar, “Yaşadığım günü ilerideki nesillere sözlerimle ya da haber ettiklerimle anlatmaya çalışıyorum. Düşünmek yaşamanın fitresidir. Gülmek de zekatı. Eh o vakit kimi vakit tatlı kimi vakit acı da olsa tebessüme devam. Ben buradayım, sefalar getirirsiniz sayın izleyenler” sözünü kullandı.