Müdürler buluşmasında neler konuşuldu?

Yıllarını Emniyet Teşkilatında geçiren, emekliye ayrıldıktan sonra Dikili ilçesinde bir ortaya gelen 55 emekli emniyet müdürü ve daire liderinin sohbetinde birbirinden farklı anıları ve gerçekleri dinledim. O sohbetler mütevazı ikramlarla sürdü. Müdürlerin bir ortaya geldiği kafenin işletmecisi Elif Hanımın yaptığı peynirli, kıymalı, patatesli gözlemeleri, buz üzere ayranı, akabinde gelen çayları müdürlerin saatlerce bir ortada olmasını, hasret gidermesini sağladı.

Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Derneği’nin üyesi 55 eski polis şefi ve daire lideri İzmir Dikili’de bir ortaya geldi, hasret giderdi, anıları tazeledi.

Müdürlerin buluşmasında her şey konuşuldu. Hatta Süleyman Soylu devrinde İçişleri Bakanlığı, Şehit Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın mevt yıldönümünde Sakarya-Hendek’teki kabri başında olacak müdürlere araç bile vermemiş. Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanlığı’na gelmesini emekli müdürler memnuniyetle karşılamış. Vilayet emniyet müdürlüklerine yapılan atamalarda mümkün olduğunca liyakatin dikkate alındığını örneklerle anlattılar.

UZUN VE AVCI’NIN DÖNÜŞÜ 

En yeterli haberlerden birisini emekli İstihbarat Dairesi Lideri Sabri Uzun verdi. Kendisiyle birlikte Hanefi Avcı, Soylu’nun talimatıyla Disiplin Heyeti’ne verildi ve meslekten çıkarılmaları gündeme geldi. Çıkarıldılar da. Kimlikleri, beylik silahları alınmış, emniyet binalarına girişleri yasaklanmıştı. İktidarı eleştirdikleri için Süleyman Soylu’nun buyruğuyla meslekten çıkarılanlarla ilgili müdürler o gün sevindirici haberi aldı.

Sabri Uzun, “Silahımı aldılar, kimliğimi aldılar. Meslekten çıkarıldık. Ancak yıkılmak, yılgınlık yok. Bütün haklarımı mahkeme kararıyla ben de Hanefi Avcı da aldık. Artık kimliğimizin, silahımızın verilmesini bekliyoruz” dedi. Bu kelamları, müdürler alkışladı.

EVİNİ BAĞIŞLADI

Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Derneği Lideri İsmail Çalışkan, müdürlerin bir ortaya gelmesinden son derece memnundu. Hele emekli emniyet müdürü Mahmut Karataş’ın İzmir’deki konutunu derneğe bağışladığının öğrenilmesi de mesleğe gösterilen bir vefa örneğiydi.

Eski İnterpol Dairesi Lideri Yusuf Vehbi Kısımda, mesleksel bilgilerini genç emniyetçilere yaşanmış örneklerle anlatıyor, müdürlerin bir ortaya gelmesinin öncülüğünü yaptığı için arkadaşları tarafından kutlanıyor ve görüşmelerin devamı isteniyordu. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra kapatılan Polis Koleji’nin tekrar açılması da o kolejden mezun müdürlerin dileği. Hakikaten Polis Koleji Mezunları Derneği Lideri Mustafa Özgen, “Polis kolejinin tekrar açılması talebimizde ısrarlıyız ve haklıyız” diyor.

BENDEN EVVEL VALİ GELDİ

Yıllar sonra bu kadar emekli müdürün bir ortaya gelmesi açıkçası hepsini memnun etmişti. Erol Kesiciler, “İlk sefer bu kadar meslektaşımla Emniyetçiyle birlikte olduğum için çok mutluyum” derken, müdürlerin gündemine ister istemez hayat pahalılığı da giriyor. Kesiciler, “Müdürlüğümüz devrinde eşler ortasında da samimiyeti artırmak, kaynaştırmak için altın günleri düzenlenirdi. Bugün bırakın yarım altını, çeyrek altını, gram altın günleri bile yapamıyoruz” diyordu.

Hüseyin Bilgütay, Bilecik Emniyet Müdürlüğü’ne atandığı günü anlatıyor: “Dönemin valisi Refik Arslan Öztürk’tü. Bilecik’e gece gelmiştim. Sabah makama gidip akabinde Vali Beyefendisi ziyaret edip misyona başladığım bilgisini verecektim. Vali Beyefendi benim ziyaretime geldi. O vakit bu türlü nazik, beyefendi valilerle de çalıştık. Onları hürmetle yad ediyorum.”

O Valinin, Niğde’ye atandığında da üniversite rektörü ve birtakım yöneticileri Valiye beğenilen geldiniz ziyareti için randevu istemişti. Az sonra Vali rektörü telefonla aradı, “Ne demek sayın rektörüm, siz valiye değil, vali bilimin ayağına gitmeli. Uygun bir saat bildirirseniz ziyaretinize gelmek isterim” demiş ve o ziyaret gerçekleşmişti. Ortadan yıllar geçti, bu olaylar anlatılıyor.

KESİK BAŞ OLAYI

Orhan Güler, vilayet yapıldığında Şırnak’a birinci atanan Emniyet Müdürüdür. Yokluğun dorukta olduğu o devirde bir yandan da terörle de uğraş ediliyordu. Bir polis memuru, 3 korucu ile birlikte Şırnak’a dönerken teröristler tarafından kaçırıldı.

Teröristlerin elindeki polisi ve korucuları kurtarmak için nefes kesen gelişmeleri Orhan Beyefendi anlatıyordu. Telsizden bir insan başı bulunduğunu duyduğunda Orhan Beyin o an neler düşündüğünü iddia edebiliyorum. Korucuları teröristler şehit etmiş, başlarını bedenlerinden ayırmışlardı.

Polisi sorgulamak ve cezaevindeki kimi teröristlerle takas edebilmek için tutuyorlardı. Kaçırılan polise karşılık cezaevindeki isimlerini bildirdikleri 5 teröristin özgür bırakılmasını istiyorlardı. Bu türlü bir şey mümkün değildi. Orhan Beyefendi, çok ince taktiklerle çok enteresan ve duyulmamış formüllerle teröristlerin elinden polisimizi kurtarmayı başarmıştı. Polis, kaçırıldığında nasıl bir dehşet yaşadığını 12 sayfalık sözünde anlatıyordu.

Orhan Beyefendi, nasıl dinç kaldığını da meslektaşlarına anlatırken, her gün 2 saate yakın yürüdüğünü, yüzdüğünü belirtiyor, “Aman arkadaşlar spordan vazgeçmeyin” diyordu.

28 MODÜLE AYRILMIŞTI

Muhittin Kaya, emniyetin efsane Kriminal Daire Başkanlarındandı. Merhum Uğur Mumcu’nun bombalı atak sonucu vefat ettiği olayda da buzların ortasına saplanmış ispat olabilecek en küçük modülün bile kaybolmaması için buzları Emniyete götürtmüş, buzlar eridikten sonra tekraren ince elekten geçirilerek bomba olayı ile ilgili kanıtlar aranmıştı.

İşte, Uğur Mumcu’nun gözlüğünün 28 modüle ayrıldığı da bu elemeler sonucu belirlenmişti. Birkaç modülü hariç gözlüğün tüm modülleri bulundu, yapıştırıldı ve ailesine verilmek üzere ilgili üniteye teslim edildi. Muhittin Beyefendi, Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı periyodunda de bu ünitenin geliştirilmesi için eforunu sürdürdü. Kritik olaylarda uzman olarak misyon yapıyor.

Sabri Uzun ile Mustafa Özgen ortasındaki bitmez tavla rekabeti buluşmada devam etti.

SOYLU, BUNU DA YAPTI

Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Derneği Lideri İsmail Çalışkan, emniyet mensuplarının sıkıntılarının tahlili konusunda değişik siyasi partilerden de takviye istiyordu. İçişleri Bakanı Soylu ise muhalefete gidilmemesini istemiyordu. İşte o devir neler yaşandığını Çalışkan şöyle anlattı:

“Her yıl Ankara’dan emekli emniyet müdürleri olarak şehit emniyet müdürümüz Gaffar Okkan’ın Sakarya- Hendek’teki mezarını ziyarete etmek için Emniyet’ten bir araç alıp gidiliyordu. Bu yıllardır daima böyleydi. Fakat bu yıl araç istediğimizde herkes topu diğerine attı. Sonuçta Gaffar Okkan’ın mezarına gitmek için bize araç vermediler. Biz de kendi imkanlarımızla araç tutup Okkan’ın kabrini ziyaret ettik.

Bununla da sonlu değil. Emekli müdürlerimiz daha çok polis konutunda bulunuyor. Polis Teşkilatımızın kuruluş yıldönümü olan 10 Nisan’da Anıtkabir’e Emniyet’ten araç alıp gidiyorduk. Lakin bize Anıtkabir’e gitmemiz için bile araç verilmedi. Periyodun bakanı Süleyman Soylu’ydu.”

EŞİNİN HEYKELİNİ YAPTIRIYOR!  

Müdürleri daima sert, sonlu şahıslar olarak biliriz. Ancak birden fazla hiç de o denli değil. Ortalarında son derece babacan, dost, sevinçli, neşelendiren isimler var. Bunlardan birisi de her toplantının “vazgeçilmezi” olan Tamer Kırklar. Farklı anıları, fıkraları, müzikleriyle Tamer müdür yanında bulunanları da güldürüyor.

Tamer Kırklar, artık gerçek mu dedi, latife mı yaptı bilmiyorum lakin dinlediğim olayı ben de aktarayım: “Eşimin bir heykelini yaptırıp benim yolumu bekliyormuş üzere balkona koyacağım. Bizde insanlık var. Herkes ‘hanımımı seviyorum’ falan diyor. Ben de sevdiğimi heykelini yaptırarak da göstereceğim.”

Tamer Beyin, “Bekleyen eş” heykeli, müdürlerin yazgısıydı. Ancak emekliye ayrıldıktan sonra eş ve çocuklarının yanından ayrılmadıklarını söylersek de yeridir. Tamer Beyefendisi sonra aradım, “Şaka yaptım” dedi. Çabucak bir olay anlattı: Yahya Soy müdürümüzle birlikte spor salonuna gitmiştik. Yahya ağabey elbiseyi koyduğu dolabı bir türlü bulamıyordu. Ben “Ağabey polise bildirelim,  155’i arayalım” dedim. Yahya Beyefendi 155 numaralı dolaba bakıp eşyalarını bulunca ikisi de kahkahayı bastı.

Hasan Uyar, Kars’ta misyon yaparken yaşadığı kızıl bayrak iftirasını müellifimiz Hürmet Öztürk’e anlattı.

KIZILBAYRAK OLAYI

Hasan Uyar, Kars Emniyet Müdürlüğü periyodunda fevkalade bir iftirayla karşılaştı. İki oğlu gözaltına alınan bir kişi, birtakım makamlara verdiği dilekçede, “Emniyet Müdürü bana Kars kalesine orak-çekiçli kızıl bayrak astıklarını, gönderin tabanında de bir komiserin nöbet tuttuğunu, bayrağı kimsenin indiremeyeceğini söyledi. Kendisinden şikayetçiyim” dedi.

Bırakın kaleye kızıl bayrak çekilmesini, askerden müsaade alınmadan kaleye girilmesi bile mümkün değil. Bir milletvekili, vatandaşın dilekçesini TBMM’de okudu. Devrin muhalefet başkanı Süleyman Demirel, bayrağa hürmet mitingleri düzenletti. Bu husus büyüdü de büyüdü.

Hasan Beyefendi, bir kıyı ilçesinde sakin bir hayat sürüyor. Meskeninin balkonunda da yıllardır Atatürk fotoğrafı ve bayrağımız asılı. Ancak yapılan o iftira yüzünden soruşturma geçirmesi içinde daima derin bir yara olarak kalmış. “Benim asacağım tek bayrak vardır. O da Türk bayrağıdır” diyor.

Siirt Emniyet Müdürü Mustafa Tatar’ın güç günlerle ilgili anıları da dikkatle dinlendi. Emniyet Müdürü Hüseyin Gülçiçek meslektaşlarına “Bir Polisin Hatıra Defteri” kitabını günün anısı olarak imzaladı. Gülçiçek kitabını, “Dürüst, onurlu insanlara ve polis şehitlerine ithaf” etmişti.