Seçilseydim yanımda olacaklardı artık karşımdalar

■ İpek ÖZBEY

CHP, bir hafta sonra kurultaya gidiyor. Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel yarışında ipi kim göğüsleyecek bilinmez fakat Kılıçdaroğlu’nun son yaptığı atak hayli konuşuluyor. Perşembe günü İstanbul Büyükşehir Belediye Lideriyle bir ortaya gelen Kılıçdaroğlu, kendisine Divan Lideri olmasını önerdi. İmamoğlu teklifi kabul etti. Pekala neden İmamoğlu? 39 milletvekili tartışması, partiyi danışmanlar yönetiyor savları, DEVA’dan transfer haberleri, yol arkadaşlarının tepkileri… CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Genel Merkez’de hepsini konuştuk.

■ Sıcağı sıcağına konuşalım. Perşembe günü Sayın Ekrem İmamoğlu ile bir görüşme yaptınız. Kurultayın divan başkanlığını önerdiniz, kabul etti. Neden İmamoğlu’na teklif ettiniz?

Ekrem Bey’in eli güçlensin diye. İstanbul’da seçimlerde eli daha güçlü olsun diye bu teklifi yaptım.

■ Biraz açar mısınız?

Bu kadar…

■ Değişimciler sizi birçok bahiste eleştirdi. En çok da ittifaklar, Ümit Özdağ ile yapılan protokol üzerinden ve 39 milletvekili vermenizden dolayı… Hiç “Millet İttifakı yanlıştı” diye düşündünüz mü?

Hayır.

■ Ancak çok çabuk dağıldı, herkes birbirini suçlamaya başladı.

Cumhuriyet bu haldeyken, ülke bu haldeyken, eğitim, iktisat bu haldeyken siz ne yaparsınız? Sizinle birebir ülküleri paylaşanlarla bir ortaya gelmez misiniz? Cumhuriyet’in kuruluşuna bakın. Gazi Mustafa Kemal’in arkadaşlarına bakın. Cumhuriyet’i kurmak için bir ortaya geldiler mi, geldiler. Dünya görüşü bile farklıydı lakin bir ortaya geldiler.

ACIMASIZCA ELEŞTİRİLDİK

■ Yani?

Cumhuriyet’i yaşatmak için bir ortaya gelmekten öbür ne yapabilirsiniz? Çok zalimce eleştirildik. Herkesi dinledim. Büyük bir kısmı önyargıdan kaynaklanıyordu. Onları da dinledim. Eleştirilebilir ancak sağduyuyla… Biz uzun yıllardır hiç milletvekili çıkaramadığımız yerlerden milletvekili çıkardık. Bu kadar acımasızlık olabilir mi? Biz yalnızca bir siyasi partiyle uğraşmadık, iktidarın denetimine geçen bir devlet bürokrasisiyle uğraştık. Sanıyorlar ki her şey güllük gülistanlık da biz kazanamadık. Yahu bırakmadılar ki biz bir muhasebe yapalım. Ona bile fırsat vermediler. Bütün bunlara karşın hepsini dinledim.

■ Eksiği nerede gördünüz?

Oyumuzun düşük olduğu kırsala daha tartı verebilirdik. Ben büyük mitinglere daima karşı çıktım. Seçim meydanına gelen şahıslar, kırsalda, mahallelerde çalışsaydı, kurultayda harcadığımız enerjiyi cumhurbaşkanlığında harcasaydık çok daha farklı bir sonuç elde ederdik. Biz toplumsal kimlikler üzerinden siyaset yaptık. Taksi sürücüleri, paklığa gidenler, apartman vazifelileri, çöpten kâğıt toplayanlar… Meskenlere paklığa giden bayanlarla buluştuğumuzda erkekler onlara hizmet etti. Bir bayan dedi ki, “İlk sefer oturuyorum, erkekler bana servis yapıyor ve ben de yemek yiyorum”… O duyguyu ona verebiliyorsam ne keyifli. Biz bunu yapıyoruz, birileri de çıkıyor “CHP sağa kaydı diyor…”

■ Evet, partiyi sağa kaydırdığınızı söyleyenlerin sayısı hiç az değil… Lakin söyleyen partili yol arkadaşlarınız…

Taşeron emekçilere takım verdirmek sağa kaymak mıdır, çöpten kağıt toplayanları dinlemek sağa kaymak mıdır? CHP her kesitle diyalog kuruyor.

■ Aslında burada sorun 39 milletvekili vermeniz. Bu mevzuda yanlış yaptığınızı düşünmüyor musunuz?

Hayır efendim.

■ Şimdi bir de DEVA Partisi ile ilgili tartışma başladı. Mesela DEVA Partisi Esenyurt İlçe Lideri Halis Kahriman’a belediye başkanlığı vaat ettiniz mi?

Ben kimseye bir vaatte bulunmadım.

ÖNCE BAŞKANINI ARAR SORARIZ

■ Nereden çıkıyor pekala bunlar?

Efendim herkes bir şey söyler. Ben öteden beri kanaat başkanlarıyla toplanırım. Yüklü olarak CHP’ye oy vermeyenler oluşur bu toplantılar. Vilayet lideri dışında partilileri almam. Toplantı yaklaşık 2-2.5 saat sürer. Onlar her türlü soruyu sorar, ben de karşılık veririm. İstanbul’da da bu türlü bir toplantı oldu. Elbette orada Vilayet liderimiz vardı, değişik partilerden arkadaşlar da… Öbür partilerden yönetici pozisyonunda şahıslar bize gelmek istiyorlarsa evvel başkanını arar, sorarız. Bu türlü bir şey konuşulmadı. Onların gönlünden geçebilir ancak bu konuşulmadı.

■ Sayın Babacan çok kırılmış, konuştunuz mu?

Kurultay’dan sonra kendisini ziyaret edeceğim.

■ Buluştuğunuz yer de sıkıntılıymış…

Bilmiyordum. Ben siyasetçiyim, herkesle her yerde buluşurum. Bina benim nerede sorun var, bilmem mümkün mü? Ben binayla değil, vatandaşla buluşuyorum.

■ Aklınızdan şu geçiyor mu, “Seçilseydim bu arkadaşlarımın hepsi yanımda olacaktı…”

Seçilseydim yanımda olacaklardı evet, artık karşımdalar… Kimin haklı olup olmadığını toplumun vicdanına bırakmak lazım.

Gemi en kısa vakitte limana yanaşacak

■ Aday mısınız?

Hiçbir vakit ‘adayım’ demedim lakin örgüt aday gösterirse adayım.

■ Adaysınız yani… Pekala gemi limana ne vakit yanaşacak?

En kısa zamanda…

■ O vakit neden adaysınız?

Gemiyi limana inançlı bırakmak için. Bilgili, birikimli, âlâ bir toplumsal demokrata devredeceğim. CHP’nin yüz yıllık birikimini sürdürmemiz lazım. İmbikten süzülen bir birikim.

■ Mevcut şahıslar ortasında bu türlü biri var mı?

Var fakat görünür hale gelmesi lazım. Şimdilik bu kadar konuşalım.

■ Peki. Özgür Özel karşınızda yarışacak, nasıl bir rakip sizce?

Hiç konuşmam bu bahiste. Aday oldu, demokratik bir yarış olsun. Bir mani çıkarsa önündeki pürüzü kaldırırız, hoş bir yarış olsun isteriz.

İttifak olmasa da İstanbul kaybedilmeyecek

■ Değişimcilere nazaran partiyi danışmanlar yönetiyor. O denli mi? Takım arkadaşlarınızla birtakım şeyleri paylaşmıyormuşsunuz…

Doğru bir yorum değil. Kaldı ki bir genel lider her şeyi paylaşmaz. Bu işin tabiatında vardır. TÜİK’in önüne gittim, Ulusal Eğitim Bakanlığı’na gittim, SADAT’a gittim. Evet, kimilerini son anda haber veriyordum, zira biz oraya gidene kadar duyulmaması lazım.

DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ

■ Yani danışmanlar partiye taraf vermiyor mu?

Hayır efendim…

■ Peki “Laikliği daha fazla konuşmalıydım” diye hiç düşündünüz mü?

Ben din ve vicdan özgürlüğünü savundum. Anayasanın o cümlesini çok kullandım.

■ “Genel lider değişim olmazsa İstanbul’u kaybedilebilir” görüşü hakim..

İstanbul kaybedilmeyecek.

■ İttifak olmasa da mı?

Kesinlikle…

İktidar Gazze mitingini kendi tabanını kaybetme kaygısıyla düzenliyor

■ Yarın 29 Ekim. Cumhuriyet’in 100. Yılını kutlayacağız. İktidar Atatürk Havalimanı’nda bir Filistin mitingi yapacak. Nasıl karşıladınız?

Birincisi, bağımsızlık savaşı veren bir ülke için 100 yıllık bir cumhuriyeti kutlamak çok kıymetli. Biz 10’uncu yılını, 25’inci yılını, 50’nci yılını, 75’inci yılını görkemli merasimlerle kutladık. 100’üncü yılında ise Cumhuriyet’e biraz uzaklıklı duran bir iktidarla karşı karşıyayız. Hasebiyle onlar, Filistin olayını mazeret edip bundan kaçındılar. Bunu gerçek bulmuyoruz, ayrıyeten iktidar miting yapmaz, miting muhalefet partisinin işidir, iktidar icraat yapar. Onların Filistin konusunda miting yapması dünyadaki dışlanmışlığını gösteriyor. Bu mitingi kendi tabanını kaybetme dehşetiyle düzenliyor. Arabuluculuğa soyundular, kimse yüz vermedi bunlara. Bu coğrafyada sorun çıktığı vakit sorunun tahlili için başvurulan devlet Türkiye’ydi. Artık bu türlü bir tablo yok.

İÇ SİYASETE OYNUYOR

■ Erdoğan’a nazaran Hamas terör örgütü değil… Siyaseten bu telaffuzun manası nedir?

İç siyasete oynuyor. Esasen siz iç politikayı, dış siyasete eklemlediğiniz andan itibaren, dış siyaset diye bir siyaset kalmaz.

■ Bir yandan Atatürk’ün izi silinmeye çalışılıyor mu?

Erdoğan, Atatürk’ü hazmedemiyor. Elinden gelse Atatürk’ün ismini her taraftan silecek. Fakat bu milletin gönlünde Mustafa Kemal var. Yalnızca bu milletin değil. Dünyadaki tüm mazlum ülkelerin örnek aldığı bir önderdir Mustafa Kemal Atatürk. Erdoğan bu tabloyu silmek istiyor. Erdoğan cumhuriyetçi değil, demokrat da değil, Erdoğan bir diktatör. Bakın Mustafa Kemal Atatürk, en zeki çocukları aldı, yurt dışına eğitime gönderdi. Onların içinde, müzisyenler, sanatkarlar vardı. Matematikçiler, kimyacılar vardı. Ve bunların tamamı geldi, ülkelerine hizmet ettiler, kıymetli büyük dönüşümlere imza attılar. Artık gençler gidiyorlar, zira iktidarın izlediği siyasetten rahatsızlar. Erdoğan da onların gitmesini istiyor aslında. “Giderlerse gitsinler” diyor, zira onlar Türkiye’nin aydınlık yüzü. Fakat onlar yurtdışına gittiklerinde Türkiye ile bağlarını kopartacaklarına inanmıyorum. Ben o beşerlerle da konuştum; ABD’ye, İngiltere’ye, Almanya’ya gittiğimde, Türkiye’den göç etmiş parlak beyinlerimizi ziyaret ettim. Onların gözü-kulağı daima Türkiye’de.

Ülkesini seven, Bakan Yerlikaya’ya takviye versin

■ CHP milletvekillerinin geçen devir çok üzerinde durduğu Mersin Limanı’nda 610 kilo kokain ele geçirildi. Üst üste operasyonlar yapılıyor. Yeni İçişleri Bakanı her bölümden övgü alıyor, siz nasıl buluyorsunuz?

İKTİDAR GÖZ YUMUYORDU

Aslında bütün olayları polisimiz biliyor. Yani Güney Amerika’dan uyuşturucunun geldiğini, Afrika’da geminin değiştirilerek orada aktarıldığını, oradan bizim limanlarımıza geldiğini, içeride kimler tarafından pazarlandığını polisimiz biliyor fakat iktidar buna göz yumuyordu. Zira bunların elinde büyük bir para gücü vardı. Bunların seçim harcamalarını finanse ediyordu. Münasebetiyle işverenlere dokunulmadı ve kara paralarının Türkiye’ye gelmesi için yasa çıkarıldı. Çeteler burada hesaplaşmaya başladı. Yeni İçişleri Bakanı kararlılıkla bu işin üzerine yürüyor. Umarım yürümeye devam eder, o yürekli polislere yürek verir. Uyuşturucu sorunu ulusal güvenlik meselesine dönüştü. Bütün hudutlar yolgeçen hanına döndü. Bir bakanın tek başına yapabileceği bir şey mi, bilmiyorum. Ülkesini seven herkes Yerlikaya’ya takviye versin. Beşli çetelerle de uğraşırsa çok daha keyifli olacağım olağan.