Nüfusu her geçen gün artan bir korku imparatorluğunda yaşıyoruz aslında. Ve korkularımız zihnimize ve duyularımıza hükmediyor. Korku karmaşık ve ilginç bir duygu. Korkunun, yok edecek boyutlarda olmadığı sürece, bizi motive ettiğide başka bir gerçeğimiz…
Yediğimiz yemek, içtiğimiz su, tükettiğimiz ürünlerin hepsi hakkında türlü çeşitli söylentiler var. Kimi kanser yapıyor kimi hızlı yaşlandırıyor; bazıları hafıza kaybına neden oluyor bazıları saç döküyor… Ne yiyip içeceğimizi, ne kullanacağımızı bilemez olduk. Üstelik uzmanlar da hem fikir değiller, birinin dediğini diğeri reddediyor. Gazetelerde bir gün bir sebzenin ne kadar yararlı olduğu hakkında bir haberin üzerinden birkaç gün geçmeden bir başka gazetede aynı sebzenin fazla tüketilmesinin insana verdiği zararları okuyoruz.
Bir de bunların üstüne her gün televizyonda izlediğimiz, savaş, terör, trafik kazaları, deprem, su baskını gibi haberleri eklersek ne kadar büyük bir “korku imparatorluğunda” yaşadığımız çıkar ortaya.
Aslında o kadar çok “korku” haberi var ki bunların hepsine kendimizi kaptırırsak akıl sağlığımızı kaybedebiliriz.
Faith Popcorn’un meşhur ettiği “kozalanma” (cooconing) trendi yani insanların sadece dinlenmek için değil, eğlenmek, sosyalleşmek için de evlerinde daha çok zaman geçirmesi, sokağın korkuttuğu ülkelerde yükselmiş bir trenddir. Faith Popcorn’a göre insanlar dış dünyayı korkutucu bir yer olarak algıladıkları zaman aynen bir kozaya kapanır gibi evlerine kapanırlar. Sosyalleşmeyi kozalarının içinde yaparlar hatta mümkünse işlerini bile evlerinden yaparlar.
İnsanları korkutmak etkili bir ikna tekniğidir. “Yapay tatlandırıcıları kullanmak kansere neden olur.” ya da “Çamaşır makinesine kireç çözücü koymazsan makine bozulur.” tarzında korku mesajları hemen fark edilir.
Korku yeni pazarlar oluşturur ve mevcut pazarları büyütür. Domuz gribi, Sars virüsü gibi salgın tehditleri olmasaydı, muhtemelen antibakteriyel el temizleme jelleriyle tanışmış olmayacaktık.
Korku aynı zamanda “suçluluk duygusunu” da harekete geçirir. İncelikli bir şekilde iç içe örülen korku ve suçluluk duygusu satışları artırır. İnsanlara bir ürününü kullanmadıkları takdirde başlarına neler geleceğini ya da neler kaçıracaklarını göstermek onların satın alma kararını etkiler.
Sağlığımıza olası bir tehdidin “fikri” bile suçluluk duygusu yaratır. “Sabahları kalkar kalmaz bir bardak limonlu su içmek lazım; aksi takdirde sindirim sistemi iyi çalışmaz!” gibi bir duyumu ciddiye alıp da ertesi sabah limonlu su içmemek insanda bir eksiklik hatta suçluluk duygusu uyandırabilir.
Korku karmaşık ve ilginç bir duygudur. Bazıları korku filmleri izlemekten zevk alır. Stephan King‘i tüm zamanların en fazla satan yazarı yapan da Alfred Hitchcock’u meşhur eden de korkunun bu karşı koyulamaz doğasıdır. Tehlikeli sporlarla uğraşanlar, bu sporları korkunun salgılattığı adrenalin uğruna yaparlar. Adrenalin bağımlılığı bu hazdan ötürü gelişir. Küçük yaştaki çocuklar bile korku oyunlarından zevk alırlar.
Peki, korku salarak pazarlama yapmak ne kadar etik bir davranıştır?
Hiç kuşkusuz uydurma nedenlerle bir ürünü ya da hizmeti korku salarak pazarlamanın etikle ilgisi yoktur.
İnsanları kaygıya sürükleyen, endişe, dehşet ve panik yaratan pazarlama yöntemlerini hiçbir sebep meşrulaştıramaz. Bu sebeple ben ne kadar etkili olursa olsun “yapay korku” içeren pazarlama stratejilerinin hepsini reddediyorum.
Ancak işin şurası da bir gerçek ki dünya toz pembe değil. Eğer tehlikelere karşı sağlıklı bir “korku” yaşamazsak hiçbir tedbir almaz, harekete geçmez; sadece başımıza bir şey gelmemesini dilemekle yetiniriz.
New York Üniversitesi sinir bilim merkezinden profesör Joseph LeDoux “korkmanın nasıl bir şey olduğunu bilerek doğduğumuzu, beynimizin doğayla baş edecek şekilde evrim geçirmiş olduğunu” söyler.
Dozunda bir korku sağlıklıdır; bize içgüdülerimizi dinleme imkanı sağlar. Korku, felç edecek boyutlarda olmadığı sürece, bizi motive eder. Daha fazla çaba göstermeyi, tüm seçenekleri sonuna kadar zorlamayı getirir; bütün kabiliyetlerimizi ve potansiyelimizi içinde bulunduğumuz ana odaklar ve bizi hedefe ulaştırır.
Korku, karşılaşacağımız olası tehlikelere karşı bizi uyaran içsel bir mekanizmadır. Araba kullanırken her şeye dikkat etmemiz, sürekli değişen yol koşullarına odaklanmamız “korku” duygumuzdandır.
Hiç korkusuz olup da hayatta kalmanın yolu yoktur. Korku, tehlikelerle baş etmemizi sağlayan, bize enerji veren bir duygudur. Sosyal bilimci Karla McLaren sağlıklı bir dozda korkunun, “bedenimize, zihnimize, duygularımıza hükmeden zekâ” olduğunu söyler. Eminim sizin hayatınızda da içgüdüsel bir manevrayla kendinizi ya da sevdiklerinizi olası bir kazadan kurtardığınız anlar olmuştur. Korku, hayatta kalmak (survival) için olmazsa olmazdır.
Yapay nedenlere dayalı korku salmak siyasi olarak da önemli bir propaganda (kara propaganda) tekniğidir. Bir propaganda aracı olarak spakülatif korkular toplumun her kademesine içten içe yayılır ve bu korkulardan “halkı” koruyacak tek güç olarak bir siyasi parti veya kurum adres olarak gösterilir. Tarih, iktidarlarını böyle sürdüren kötü liderlerle doludur.
Ben, içinde belirli miktarda korku ama özünde umut ve olumlu motivasyonlar barındıran bir iletişimin meşru olduğunu düşünüyorum. Pozitif sonuçlara daha çok vurgu yapan ve abartılı bir dozda kullanılmayan korkunun sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Eylemsizlik durumunda başa gelmesi muhtemel, istenilmeyen sonuçların varlığını gösteren korkunun iletişimde kullanılması, bence stratejik ve etik olarak doğru bir yoldur.
Diğer taraftan, amacını aşan, işi ürkütmeye ve sindirmeye vardıran, tehdit içeren, psikolojik baskı yapan korku yöntemlerini ise ahlaksızlık olarak değerlendiriyorum. İster oy almak için siyasete isterse dikkat çekici reklam yapmak için pazarlamada kullanılsın, etik sınırların dışına çıkan korku tekniğini çok seviyesiz buluyorum.
Çoğu zaman korku bizi doğru bir şekilde bilgilendiren ve uyaran bir duygudur. Korku duyduğumuz durumda içinde bulunduğumuz koşullara tam anlamıyla uyum sağlar ve herkesi (kendimizi bile) şaşırtan bir sağduyuyla yapılması gerekeni yaparız.
Gereksiz yere korku duymak ise bu durumun tam tersidir. Uzmanların “anksiyete” yani gereksiz endişe, kaygı olarak tarif ettiği şey ise ihtiyaç duyulan zamanda değil, ortada bir sebep yokken, kuruntularla tetiklenen bir korku türüdür. İnsanı sağlıklı karar almaktan uzaklaştırır.
Ama haklı nedenlerle duyduğumuz korku mantıktan çok daha güçlüdür.
Felaket tellallığı yapmadan, insanları olumlu bir şekilde harekete geçiren daha da önemlisi onları hayatlarına ve sevdiklerine karşı daha özenli olmaya yönlendiren makul dozda korku motifleri kullanmak, hem siyasette hem de pazarlamada çok etkili bir iletişim stratejisidir.
BAŞLICA KORKULARIMIZ
Başarısızlık ; Hayatımızı istediğimiz gibi şekillendirememek, yeterince para kazanmamak, başkasına muhtaç olmak, geldiğimiz noktayı beğenmemek gibi binlerce başarısızlık sayılabilir. çünkü, başarısızlık kişiden kişiye değişir. Biraz kişilik yapımızla alakalıdır. Bazı insanlar, başarısız olduklarını düşünüp her şeye sıfırdan başlar, bazıları ise hataları tamir ederek yoluna devam eder. Burada en önemli konu, başarısızlık korkusunu sürekli taşımamaktır çünkü, bu durumda hayat çekilmez ve sıkıntılı bir yer olur.
Ölüm korkusu ; Ölüm korkusu dünyanın en garip korkusudur. Genelde hayat içinde bu korku hissedilmez fakat bir hastalık ya da kaza anında ciddi manada yaşanır. Genelde bilinmeyen korkusudur. Ölümden korkmak, belki de dünyanın en doğal korkusudur çünkü yaşam güzeldir. Fakat, ölüm de yaşamın bir parçasıdır.
Reddedilme korkusu ; Hayatımız boyunca yaşadığımız toplum içinde aynı davranışları sergiler ve uyumlu olmaya çalışırız. Bunun nedeni reddedilme korkusudur. Bazı insanlarda bu korku pasifliğe ve ileri utangaçlığa neden olur. önemli olan hayatta istediğiniz gibi davranmak ve reddedilmekten korkmamaktır. Böylece kendiniz olursunuz. Merak etmeyin kendiniz olursanız kimse sizi reddetmez.
Alaya alınma korkusu ; Bu korku özgüven eksikliği ile ortaya çıkmaktadır. Sosyal bir korkudur. Genelde topluluk içinde karşımıza çıkar. İleri durumlarda psikolojik tedavi gerektirir. Kendine güven sorunu aşılınca kendiliğinden kalkar.
Yalnızlık korkusu ; başkaları tarafından fark edilmemek ve toplumdan soyutlanma korkusudur. en ilkel zamanlardan kalan korkudur. İlk çağlarda insanlar, doğa ve hayvanlara karşı bir arada olurlarsa hayatta kalacaklarından bu korku insanlarda gelişmiştir. Bu korkuyu yenmek için aşık olun, iyi dostlarınız ve hobileriniz olsun.
Mutsuzluk korkusu ; Dünyada en çok kullanılan korkudur. Bu korku sayesinde bizler tüketici oluruz. Çünkü alışveriş yaparak bu korkunun yenileceğine inandırılmış bir toplumuz. Tehlikeli bir korku olan mutsuzluk ilerlerse depresyon gibi hastalıklara hatta ölümlere bile neden olur. Bu nedenle hayatta küçük şeylerden mutlu olmayı daha küçük yaşlarda anne ve babaların öğretmesi gerekmektedir.
Hayal kırıklığı korkusu ; Hayal kırıklığı beklentiler ile yaşamın uyuşmadığı durumlarda ortaya çıkar. Genellikle pişmanlıkla beslenir. Hayal kırıklığı yaşamamak için gelecek planlarını gerçekçi yapmak ve uygulamak için çaba sarf etmek gerekir. Hayal kırıklığı yaşadığında tüm hayatından ve denemekten vazgeçmek pek çoğumuzun yaptığı hatadır. Hayatta hayal kırıklıkları olmasa hayatın bir anlamı da olmayacaktır. Önemli olan onlardan ders alarak hayata devam etmektir.
Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.
- Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
- Kan dolaşımını hızlandırır,
- Kronik yorgunluğu azaltır,
- Bağışıklık sistemini güçlendirir,
- Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
- Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
- Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
- Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
- Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.
Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER
- SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
- 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
- SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
- Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
- Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
- DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
- 05523307100-05325466184
- www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
- www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
- www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,