Gültekin Uysal: Türkiye’de keyfi bir rejim kurulsun istiyorlar

Demokrat Parti başkanı Gültekin Uysal, Bursa’da partisinin Keles ilçe parti binası açılışına katıldı. açılışta açıklamalarda bulunan Uysal, özetle şunları söyledi:

“BUGÜN BİR BÜYÜK BUHRANIN İÇERİSİNDEYİZ”

“Bugün bir büyük buhranın içerisindeyiz. Milletin takviyesini alıp, bugün devletin gücüyle kendi fikrini tahakküm etmek, 85 milyonun refahı için değil, yalnızca ve yalnızca kendi çocuklarının geleceğini teminat altına almak için gayret eden, bir siyasi parti olmaktan çıkmış, tabanından, tavanına adeta siyasi eliyle kamu kaynaklarının kravatlı bir soyguna maruz bırakılırcasına bir soygun yapıldığı periyodun içerisindeyiz.

Bugün bu topraklarda, büyük önderimiz merhum yâd ettiğimiz Süleyman Demirel’in dediği üzere, biz bereketli toprakların bedbaht insanları olarak yaşamayacağız. Biz milletimizin gücünü biliyoruz.

Bu ülkede yegâne tek sorunumuz var. O da dününü, bugününü ayırmadan, eski ve yeni Türkiye demeden, yalnızca ve yalnızca, varsa, yoksa Türkiye Cumhuriyeti diyen bir iradeye muhtaçlığımız var.”

“YETKİ YETMEDİ, GÜÇ İSTEDİLER, GÜÇ VERDİ”

“Yetki yetmedi, güç istediler, güç verdi. ‘Anayasayı değiştireceğiz’ dediler, al sana yetki dedi. O da yetmedi ‘Allah’ın bu asırda bu millete hizmetle görevlendirdiği biri var, buna tâbi olun, ne biliyorsa okusun, ağzından çıkanlar kanun haline gelsin’ onu da verdi. Fakat gelin görün ki, son bir yıldır ülkede hayat pahalılığı, enflasyonun artması, artırım tsunamisi altında, bilhassa dar gelirli insanlarımızdan başlayarak, insanlarımızın metropollerden, köylere, kasabalara yanlışsız büyük acılar çektiğini görüyoruz.

Biz istiyoruz ki, bu ülkenin nimetlerini de, külfetlerini de, eşit ve ortak hissede paylaşalım. Birileri aslan hissesine, birileri de sırtlan hissesine razı olmasın. Bu ülkenin eşit vatandaşları olarak her birimiz alın terimizin karşılığını alalım.”

“MEZAR TAŞINA DEĞİL EVLADINA SARILSIN” 

“Bu ülkede analar, babalar evlatlarının mezar taşlarına değil, evlatlarına sarılabilsin. Evlatlarının geleceğini teminat altına alabilsin. Huzur içerisinde, refah içerisinde yaşatabilsin. Bugünde kavgamız budur. Türkiye’de bilerek ve isteyerek, 2002 yılında, memleketler arası global kapital sistemden Ak Parti bir oy aldı, tarımı tasviye etti. Birlikleri ile Ziraat Bankası ile iştirakleri ile şeker fabrikası ile bütün bu yapıyı tasfiye etti.

Şimdi soruyorlar, 7 tane gübre fabrikasını 272 milyon dolara özelleştirmişsiniz, artık gübre yüzde 500-600 arttı diyorsunuz. Perşembenin gelişi çarşambadan değil pazartesiden muhakkak. Birinci icat edildiğinde bu vatanda niye Türkiye dünyada en fazla pamuk ithal eden birinci 5 ülke ortasında? Niye Türkiye dünyada buğday ithal eden birinci 5 ülke ortasında? Niye Türkiye dünyada ayçiçeğini ithal eden birinci 5 ülke ortasında? İşte bunun hesabını sormak istiyoruz.

Milletten alıp, bir avuç zengine milletin kaynaklarını aktaracaklar. Lakin yeniden millete alkışlatan bir teknolojiyi de icat ettiler. Din, diyanet diyerek, dini, ulusal, hamasi ne kadar bedeli bayraklaştırmışlarsa, bütün o kıymetlerin içinin boşaltıldığı bir sürecin içerisindeyiz. ‘Bakara-Makara’ diyenleri çikolata kutularında yolsuzluk yapanları, bu ülkenin ay yıldızlı bayrağı temsilcisi olarak Hırvatistan’a büyükelçi atandı. Bu zul bile, kâfi de artar.”

“TÜRKİYE’DE KEYFİ BİR REJİM KURULSUN İSTİYORLAR”

“2023’te sınırsız yetki, sıfır kontrol mantığı içerisinde, Türkiye’de keyfi bir rejim kurulsun istiyorlar ki, bu rejim devam etsin. Cumhur İttifakı’nın tek bir argümanı var. Bir kişinin ve ailesinin iktidarını devam ettirmek. Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinden kaçırmak. Halbuki biz bir ortaya gelmiş, demokrasi, hukuk diyen, milletin refahı diyen, çiftçi diyen, köylü diyen, bugün peynirin kilosunun etin kilosunu geçtiği bu koşullarda, niye bu hale geldik diyen altı siyasi parti olarak, ortak irade ile bir arada Türkiye’nin üzerine örtülmüş, adeta bir mafya sistemine dönüşmüş, sonun iktidar tarafında iseniz her şey hak, her şey mübah, lakin sonun karşı tarafında iseniz lütfedildiği kadar hakka, lütfedildiği kadar hukuka razı olun denilmektedir. Dün bunun hengamesini verdik, bugünde Allah’ın müsaadesiyle bunun hengamesini vereceğiz.”

“YENİDEN KAZANACAK BİR İRADENİN SAHİBİYİZ” 

Vatandaşların, televizyonlardaki tartışmalara kulak asmamalarını söyleyen Demokrat Parti önderi Gültekin Uysal, kelamlarını şöyle sürdürdü;

“Adayıyla, takımıyla, programıyla Türkiye’yi üç-beş yıl içerisinde, tekrar düştüğü demokrasi ligi başta olmak üzere, düştüğü 20 büyük iktisat içerisindeki kaybettiği pozisyonu itibariyle tekrar kazanacak bir iradenin sahibiyiz.

Demokrat Parti olarak dün Ulusal Şef rejimine itiraz ettik. Bugün de ismi yerli ve ulusal şef olan bu rejime itiraz ediyoruz. Bir kişi kendi batıl fikirlerini ‘ekonomistim’ diyerek, üniversite mezuniyeti bile belirli değil, ekonomistim diyor. Milletin üzerinde kumar oynuyor. Talimatla Merkez Bankası faizi düşerse ne olur.

Esnaf, tüccar, çiftçi, hayvancı, kamu bankalarından görece daha düşük olmasına karşın yüzde 9’dan kredi mi kullanabiliyor. Türkiye’de enflasyon resmi sayılarla bile yüzde 90’lara dayanmış. Hâlâ bir propaganda ile uçuyoruz, kaçıyoruz diyerek, bu seçimden de legal-illegal hukuksuzluk yaparak, açıkladıkları sayıların kat be kat ötesinde, milyonlara yakın vatandaş yapılmış bu seçimde oy kullanacak. Bir devlet kayıt dışına çıkar mı? Çıkmış.”

“PARLAMENTO BUNUN İÇİN VAR”

“Varlık Fonu’na alınmış, bu ülkenin cumhuriyetin biriktirdiği bütün varlıklarının kime satıldığını, kime ipotek edildiğini bilmiyoruz. İşte parlamento bunun için var. Millet ismine hesap sormak için var. Türkiye’de yanlış işleyen düzmece siyaset sistemi var. Milletten yetki alıp, ardına milleti alıp, AB’nin, Amerika’nın, büyük güçlerin, büyük kartellerin karşısına çıkacağına onları ardına almış Türk çiftçisinin karşısına çıkıyor.

Onları ardına almış Türk esnafının, Türk milletinin karşısına çıkıyor. İşte itirazımız bunadır. Firavuna sormuşlar bu kadar yıl nasıl karar sürdün. O da demiş ki, ‘Doğruyu yanlış beklettim. Yanlışı da hakikat beklettim’ işte bugünkü hal bundan ibaret bir haldir. Önümüzdeki yapılacak seçimler, Türk demokrasisinin tahminen de en sıkıntı seçimidir. Ya Türkiye keyfî bir rejim yolunda daha da fakirleşecek, ya da 85 milyonun eşit hissede da, refahını paylaşabilecek bir ülke haline gelecek.”

“BU İKTİDARLA TÜRKİYE NE SURİYE’DE NE DE BÖLGEDE KAYBETTİKLERİNİ GERİ ALABİLİR”

“Bu iktidarla birlikte ne Suriye’de ne de bölgede, Türkiye kaybettiklerini geri alabilir. Artık bir aşkla, muhabbetle darbeci dedikleri Sisi’nin eline sarılmışlar. Beceri diye 45 dakika konuşma yaptık diyorlar. Pekala 10 yıldır tercih ettiğiniz siyasetin bedeli olarak, Mısır’ın Yunanistan ile yaptığı muahede olarak doğu Akdeniz’de kaybettiğimizin hesabını kim verecek.

2004 yılında Kıbrıs’ta Annan planına bugünkü yerli ve ulusal diyen, milliyetçiliği mevsimlik olarak algılayan bu iktidar sahipleri Sayın Erdoğan, Annan planı geçsin, Kıbrıs’ı feda edelim biz kendi iktidarımızı kurtaralım dediler. Denktaş’ı bile Ergenekon’dan yargılayacaklardı. Şayet Rumlar ihtirasa kapılıp adanın tamamını elde edeceğiz demeselerdi, evet deselerdi, bugün Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’de sav ettiği, Mavi Vatan dediğimiz o vatanda, hiçbir hakkı olmayacaktı.

O gün evet dense bu kaybı kim telafi edecek. Tarihi geriye yanlışsız nasıl değiştirebileceksiniz. Lakin dün o denli, bugün bu türlü. Bu düşman dediklerine, 15 Temmuz darbe teşebbüsünü destekledi dediklerine işte yakınlarda İçişleri Bakanı gitmiş, Amerika ile ortak dedikleri Birleşik Arap Emirlikleri piri ile hoş güzel fotoğraf çektiriyorlar. Tanıyorsunuz dimi İçişleri Bakanı’nı, yeterli tanıyorsunuz iyi… Zannediyorlar ki bu millet unutacak. Hiçbir şeyi unutmayacak milletimiz. Bizde bunları söz edeceğiz.”