‘Kesiyoruz ancak dikiyoruz’ savunması kabul edilemez

Büyük Lider Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 1924’de Türkiye Ormancılar Derneği kuruldu. Bu, Atatürk’ün ormanlara, tabiata verdiği kıymeti de gösteriyordu. Günümüzde ise “orman talanını önlemek” için hareketler eksik olmuyor. Vatandaş, ormanını, tabiatını Devletten koruyor noktasına gelindi.

Milas-Akbelen’de köylüler orman kesitine mani olamadı. Artık de hareketlerini kömür çıkarılmaması için sürdürüyor. Şayet toprağın altı üstüne getirilmezse tabiatın kendisini birkaç yıl içinde yenileyeceğini biliyorlar. Türkiye Ormancılar Derneği Genel Lideri Orman Mühendisi Ahmet Hüsrev Özkara, Devlet yetkililerinin ormanlarla ilgili yaptığı açıklamaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Biz sorduk, Özkara ormanlarımızla ilgili sorularımızı şöyle yanıtlandırdı:

SİYASİ İKTİDARA UYARIDIR    

“Bir tarafta geleceğini düşünen etrafını, tabiatını korumak isteyen beşerler, başka tarafta kısa günün karı olarak ormanlarımızın elden çıkmasına  neden olabilecek münasebetler üretmeye çalışan, olaya yalnızca rant açısında bakan, ‘İhtiyacımız var; çıkarmak zorundayız’ dayatmasıyla karşı karşıyayız. Akbelen’deki yaşayan insanların bugünkü çığlığı ülkemiz açısından değerli bir ihtardır. Yalnızca Akbelen’de yaşananlar için değil ülkemizdeki orman varlığına dönük yaklaşık 20 yıldır AKP iktidar sürecinde yaşanan yerin altını üstüne getirmek suretiyle taş ocakları, maden ocakları değişik kullanımların bir art bahçe üzere ormanlarda değerlendirilmesinin sonucunu ortaya koydu. Bu yansılar, insanların yaşadığı ortamdan vazgeçmeyeceğini göstermesi, siyasi iktidarın da kendine çeki nizam vermesine neden olacaktır.”

İktidar yetkilileri, reaksiyonları göğüslemek için, “Kesiyoruz ancak dikiyoruz” diyor. Bu savunmayı ormancıların nasıl karşıladığını Özkara şöyle açıkladı: “Bu sığ bir yaklaşımdır. Maden ve taş ocaklarının işletildiği alanlar elden çıkan alanlardır. Bunların güzelleştirilmesi mümkündür. Bunun çok maliyetli olduğunu sıkça vurguluyoruz. Bu durumda eko sistemin yine oluşması çok sıkıntı. Yıllık yaklaşık 35 bin hektar civarında bir ağaçlandırma kelam konusu. 20 yılda 700 bin hektara tekabül eder. Resmi açıklamalara nazaran kelam konusu artış ise 3 milyon. Pekala nerede bu 2 milyon 300 bin hektar? Demek ki sayın cumhurbaşkanına gerçek bilgi verilmiyor. Kamuoyuna farklı bilgiler veriliyor.

400 BİN DÖNÜM DELİK DEŞİK

Dikildiği belirtilen fidan sayısıyla ilgili iş dalga geçme noktasına geldi. İnsanlara bu türlü genel geçer laflarla ‘kesiyoruz lakin şu kadar fidan diktik’ üzere açıklamaların gerçekleri bilenler için bir manası ve karşılığı yok. Yılda 40 bin hektara yakın saha maden, taş ocağı, güç nakil  sınırları, katı atık aklınıza gelecek her bir faaliyete açık. 40 bin hektar 400 bin dönüm saha her yıl ülkemizde delik deşik ediliyor. Allah aşkına bunu kim takip edecek? Bu türlü bir takım, yapı yok, kontrolü gerçekleştirecek işçi yok. Kesim yapılan alan her yıl artıyor. Örneğin 2022’de, ormanlardan 32 milyon metreküp ağaçlar kesildi, çıkarıldı. 32 milyon metreküp içerisindeki adetlere saydığınızda bunun çok üzerinde bir adet ağaç kesildi. Ormancıların, halkın reaksiyonu sonucu eskisi kadar dikili satış müsaadesi verilmiyor. Müteahhit alacağı, çıkaracağı bir an evvelki ağacı düşünür, ormanların devamlılığını düşünmez.”

Özkara, bir de “ormanların parçalanmasından” kelam etti. Bunun nasıl olduğunu şöyle anlattı: “10 hektardan küçük orman sahaları  2008’de 58.000 bin adetti. 2019 yılında yalnızca 12 yılın sonunda bu sayı 2 katına çıktı. Ormanları işlevleriyle, layıkıyla koruyorsanız, yöneticileri alkışlarız. Ancak günümüzde nitelik bir artış yok, ormanların içi boşaltılıyor, parçalanıyor. Ormanlar varsa su, pak hava, toprak var. Aksi takdirde biz önümüzdeki 50 yılı sahiden çok güç geçireceğiz ve bir şey yapacaksanız 5 kez düşünün aksi takdirde yapmış olduğunuz yanılgıyı düzeltmek hakikaten hem güç hem de çok maliyetli.”

Ahmet Hüsrev Özkara

Onlar ‘eli öpülesi’ insanlar

Akbelen’deki direnişten kelam eden Türkiye Ormancılar Derneği Lideri Ahmet Hüsrev Özkara, onlara hürmetlerini, sevgilerini şöyle anlatıyor: “Onlara, ‘Eli öpülesi insanlar’ diyorum. Bakın şu sıcak günlerde klimanın altında oturarak vakit geçiriyoruz. Oranın sıcak günlerde o insanların sadece ömrün, toplumsal ömrün kalitesini arttırmak, oradaki yaşayan canlıların dikkate almak ismi altında yürüttüğü bu gayret nitekim takdir edilmeli. Ben onların her birinin farklı başka ellerinin öpülmesi gerektiğini düşünüyorum. Haklı uğraşlarında bugün için tahminen devlet zoruyla gücüyle hakim üzere görünebilirler lakin bu toplum, bu tıp zorlukları da adım adım aşacaktır. Ben buna inanıyorum. ‘Yaşasın Akbelen direnişimiz’ diyorum.”

Gelecek kuşak çok kızacak!

İstanbul’da Fatih Koruma Ormanı var. “Muhafaza ormanı” su kaynakları ve ekosistem açısından değerli bir saha. Burası yaklaşık 2 bin 150 hektar bir alanı kaplıyor. Bunun 150 hektarı taş ocağına ayrıldı. Ahmet Hüsrev Özkara, “Bunun izah edilecek bir yanı yok” diyor. Bursa’da ulusal park statüsü kaldırılan Uludağ için de şu uyarıyı yapıyor:

‘60 YILLIK EMEK YOK OLACAK’

“Nüfusu 3,5 milyona dayanmış Bursa’nın, Uludağ geleceğidir. Şayet Bursa’da yaşayan beşerler huzur içinde, sağlıklı yaşamak, su kaynaklarını verimli bir formda kullanmak istiyorsa Uludağ korumak zorundadır. 3-5 rant sahibi (Daha fazla otel yapacağım, daha fazla insanlara buralarda satış yerleri gerçekleştireceğim) diye 13 bin hektarlık ulusal parktan 2 bin hektarlık kısmını ulusal parktan çıkardılar. Ulusal park statüsüyle 60 yıldır emek vererek koruduğumuz bu saha elden çıkıyor.”

‘GELECEĞİ TÜKETMEYİN…’

“Oradaki ağaçların nasıl tahrip edildiğini gördüm. 3-5 tane beşere işte motorlu gezdirme yapacaklar, diğer yerlerden var olan karı getirip orada alana sererek 3-5 kuruş fazla para kazanmak için. Orayı Ankara’daki Gençlik Parkı üzere oyun parkı üzere düşünüyorlar. Meğer, o sahayı müdafaan gerekir ki o 3,5 milyon insanın yarın öbür gün su kaynakları muhtaçlığı arttıkça yeraltı suları kesildikçe nasıl bir zorluklarla karşı karşıya kalacağını görmelisin. Gelecek kuşak (Bizim geleceğimizi tükettiniz) diye bize küfretmesin. Bizim bugünden önlem almamız, buna nazaran davranmamız lazım.”